KÜRTLER,İN TEVFİK AĞIDI HİKAYESİ -2-
KÜRTLERİN TEVFİK'İN AĞIDI ve HİKAYESİ
2012 yılı Facebook Leyla Ertorun ,Brüksel haber ,paylaşımı altında bu ağıt,ın ve hikayesinin kaynağı Halis Erenoğlu yazar .
Bir gün Emirdağı çalkalanıyo, “Aptil Ağanın oğlunu (Kürtlerin Tevfik’i) vurmuşlar, cenazesi geliyomuş” diye. Söylenti doğru çıktı. Tevfik Ertorun’un cenazesi Denizli’den geldi. İnsanlar kulaktan duyma şeylerle, gerçeği yaşamadan bilmeden hakkında çok dedikodu yaptılar.
Tevfik rahmetlinin vurulup geldiği yılın ertesi sene, vurulduğu, olayın geçtiği, Çivril’in Çıtak kasabasına Hamdi Ağanın biçerine ekin bitene kadar şöfor olarak gittim. Ben biçerdöğeri hazırlarken baktım Çıtaklılar yanıma toplandılar. Biçer sahibinin oğlu Hüseyin Oruç’ta vardı. Hüseyin Oruç, Çıtaklı hemşerilerine, geçen sene Başçavuşun vurduğu adamın hemşehrisi diye beni tanıttı. Çıtaklılar “Öylemi? Hiç uğruna, vuruldu.” diye konuşmaya başladılar. Bende merak ettim. Bir taraftan biçerin ayarlarını yapıyorum, bir taraftanda anlatılanları dinliyorum. Anlattıklarına göre, karakol başçavuşu ile Çıtaklı Faik Bey diye bir zat varmış. İkisi çok samimi imiş. Aralarından su sızmazmış. Tevfik rahmetlinin vurulduğu gün Başçavuş kahveye geliyor, elinde mavzer ilen. Çok sevdiği sıkı dostu Faik Beye kalabalığın içinde bir el ateş ediyor, vuramıyo. Kahvede kim varsa çil yavrusu gibi korkudan sağa sola kaçışıyo. Kahveden çıkıp, elinde mavzer, Hamdi Ağanın dükkanın yanına bir sandalye çekip oturuyo. Ortalıkta kimsecikler kalmıyo. Hamdi Ağanın dükkanının karşısında iki katlı bir oda var. Millet odanın yanına, arkasına sığınmış. Bir kısmı Çivril’e Jandarma komutanına telefon etmişler, Jandarma Komutanını bekliyolar. Halkın korkup canını korumak için kaçtığı saklandığı odanın arkasından Çivril, Çal, Denizli yolu geçiyo. İşte tam bu olay üzerine o yoldan Rahmetli Tevfik ve Aptil Öztekin geliyo. Kalabalığın yanından geçiyolar. Sonra merak edip, oturan Başçavuşun önünden harmanlayıp, başçavuşu sol arkasına alıp, geri geri gelerek pikabı durduyo. Tevfik Rahmetli kapıyı açıp iniyo. Başçavuş’a bişeyler soruyo. Başçavuş elinin tersiye git diye işaret ederken, sol eliyle pikabın kapısından tutup, nişan almadan tetiğe basıyo. Tevfik Rahmetli oraya yığılıp kalıyo. Aptil Öztekin’de üzerine yığılıp şok geçiriyo, bayılıyor. O korkup kaçan halk, Başçavuşun üzerine atlayıp silahı elinden alıp yakalıyolar, bağlıyolar. Hatta ben “bu insan vurulmadan önce niye yakalayıp bağlamadınız? Pikap harıl harıl yanınızdan geçiyo, niye uyarmadınız?” diye tepki gösterdim. Çoğu, “kumandanla Faik beyin meselesi, bizle bir sorunu yoktu ki. Birde kafayı tırlattığını, hemşehrini vurunca anladık, uyandık ama iş işten geçti” dediler. Sonra Çivril’den jandarma komutanı askerlerle geliyo. Kalabalığa kim bağladı ulan başefendiyi diye bağırıyo. Çivrilliler, “bizde ona bağırdık” dediler, “Şu yerde kanlar içinde yatan Babayiğide bak!” diye.
Allah kimseyi akıldan yoksun etmesin. Başçavuş’un piskolojisi çok bozulmuş. Halüsülasyonlar görmeye başlamış. Kendi kendine kurup çözüp zihninde beyninde senaryolar kurmaya başlamış. “Faik Bey benimle niye dost? Bu benim hanım için dost” diye. Akıl hastalığına yakalanmış. Bu düşünceyi endişeyi içinde büyütüp çıkmaza girmiş ve bu yüzden ne yaptığını bilememiş. Tevfik rahmetli biçer çalıştırmak için geldikleri Denizli Çıtak’ta başçavuşun hastalığının kurbanı olmuş. Çıtaklılar, “Başçavuş hapiste dahi yatmamış” demişlerdi.
AĞITI
Ekinler geldi biçer yürüdü,
Denizli'yi karaduman bürüdü,
Vurdu başçavuşta omzum çürüdü,
Sebebim sebebim biçer sebebim.
Emirdağına acenta açtım,
Ecelin elinden Denizli'ye kaçtım,
Çıtak ovasına kanımı saçtım,,
Sebebim sebebim biçer sebebim.
Kahvenin önünde atıldı tüfek,
Atılır atılmaz yarıldı yürek,
Evlatlar içinde sen idin direk,
Sebebim sebebim biçer sebebim.
Emirdağ'larında yayılır koyun,
Başçavuş'tan oldu bana bu oyun,
Sığmadı Tabut'a o selvi boyum,
Sebebim sebebim biçer sebebim.
Adımı sorarsan Tevfik Ertorun,
Mezara sığmıyor salıncak boyum,
Vurdu başçavuşta akıttı kanım,
Sebebim sebebim biçer sebebim.
Refikalem böyle yazmış yazımı.
Kürtlerin Tevfik
Tevfik, Topal Memedali, Necmettin, Süleyman Tuğluklu Aptil Ağa'nın oğullarıydı. Allah uzun ömür versin, Necmettin ile ata dostluğu hala devam ediyo. Aptil Ağa'nın kızı Terzi Raşit'in oğlu Erol ile evli. Erol Avrupada yıllarca kaldı. Orada işi büyütüp fabika falan açmıştı. Sonradan Almanya'daki işi Yalova taraflarına taşımış. Çamların içine çok güzel bir villa, iş merkezi, çiftliği olan yabancı müşterilerini ağırlayacağı lüks bir tesis kurmuş. Allah daha çok versin. Bizi, eşimi, çocukları davet etti. Araç gönderip aldırdı. Arkadaşım hemşehrim Ata dostum olarak gurur duydum. Erol'la eskilerden, terzi dükkanında geçirdiğimiz günlerden, çocukluğumuzdan, epey dem vurduk. Kendisine, ailesine hürmetlerimi selamlarımı sunarım. Ben çok yakınım olarak bilirim, akrabadan daha öte. Terzi Raşit amca bana yeğenim derdi. Aynı zamanda Anam tarfından yakın akrabam olur. Allah'a emanet olsunlar bizi hürmetle ağırladılar. Erol arkadaşımın selamını Necmettin'den alırım, ben de ona selam gönderirim.
Mesleğe tamirci olarak başladım. Yazın biçere gider, kışın tamirciliğe devam. Tamirhane çalıştırdığım dönemde,Tevfik (Kürtlerin) ağbide bir pikap, bir tane açık kasalı Fort vardı. Başka neleri varsa bana getirir, ben tamir ederdim. Acele iş geldimi bunları tanıyok ya, bunların işlerini ötelerdik. Akşam dükkanı kapatacağım Rahmetli Tevfik Abi acele acele geldi. "Halis kuzum ben bu pikabı sattım. Sabah gelip alacaklar. Aman gözünü seveyim ne yap et bu gece sekman at. Pikap biliyosun yağ yakıyo. Müşteriye yüzümüz kara çıkmasın, beni kurtar." dedi. Tamam ağbi dedim. Sekmanları da getirmiş. Gece löküsünü yaktım. Hiç uyumadan gece sekmanları değiştirdim. Sabah oldu. Motoru çalıştırıp, motor alışsın diye Elhan'a vardım, geldim. Baktım eksozun ucu ağardı. Kuşluk oldu ne gelen var ne giden. Pikaba atladım, dükkanına vardım. Rahmetli Tevfik ağbi ekmekle zeytin atıştırıyo. Beni görünce "Gel Halis sende buyur" dedi. Ben "Ağbi adamlar vaz mı geçti? Gelmediler mi?" dedim. Güldü "Pikabın işi tamam mı?" dedi. Bende "Eksozun ucuna bak ağbi" dedim. Baktı bembeyaz, "Kuzum ne vereceğiz?" dedi. Zaten kaça sekman atıldığını bildiği için "Sen ne verirsen ver." dedim. Bir yandan para sayıyor, bir yandan da gülüyo. Ben "Adamlar erkenden gelip pikabı alacaklardı. Ne oldu?" diye içimden geçirirken, "Pikabı alacak adamları mı merak ediyosun? Bak öyle bir şey yok. Ben sana Kürt oyunu oynadım. Pikabı sekman için bıraksam, biliyosun bir hafta yatardı. Bu hileynen bir gecede nasıl değiştirttim?" dedi epey gülüştük. Böyle bir anımız olmuştu.
ANILAR
Terzi Raşit'in, halin başında terzi dükkanı vardı. İlkokul yıllarında, Rahmetli Babam kahveye alışmayım diye "Terzi Raşit'in dükkanı git." diye söyler dururdu. "Büyük sözü dinlemek, büyüğü saymak Allah'ı saymak demek" diye Anam rahmetliğin ağzından hiç eksik olmazdı. O eğitimle büyüdük. Terzi Raşit'in dükkan bizim mekanımız olmuştu. Kimler gelmezdi ki. Doktor Tahir Barçın, Pala Bıyık, Babam, Tuğluklu Aptil Ağa, Alikelli Hafız Ağa, Hacı Cemal'in Emin Amca, Bozhüyüklü Hafız (Çarşı camiinin imamı). Emin amca, terzi Raşit masada palto keser, oğulları Kazım, Erol dikerler. O arada hoş sohbetler başlar. Gereği konuşurlar. O büyük insanlardan bir kelime al sırtın yere gelmez yaşam felsefemin,şahsen benim duruşumun, kişiliğimin oluşumunda çok etki eden şeyler kazandım. Sorsalar, hayat mektebim, fakültemin odak noktası orasıdır derim.1950-51
İlkokul bitti. Parkın içinde şimdiki askeri okulun yerinde kuran kursu vardı. İlkokul diploması ilen gidip kayıt olunurdu. Bende şahadetnameyi aldım (diploma) kayıt olmak için parkın içine girdim. Baktım Çüğlümlerin Nurettin (Şimdi terziler aralığında terzi). O beni itiyo "Önce sen gir", ben onu itiyom "Sen gir" diye. Biz, sen ben derken kuran kursunun camı açıldı. Bozüyüklü Hafız ağbi "Gelin bakalım kaçaklar, gelin." diye seslendi. Varıp kayıt olduk. Kursa gidiyoz.Hafız bize Kuran
öğretiyo Kuran'a geçtik. Hafız güzel kızlara bakardı,biraz kıskançlıkla hafıza kızıp niye baktığını sorduğumuzda;güzele bakmak sevaptır derdi. Ramazan geldi. 40 gün tatil oldu. Sonrası bir daha da gidemedim, işe atıldım. Terzi Raşit'in dükkana gelenlerin çocuklarıyla da "Ata dostu" diye birbirimizden sevgiyi saygıyı hiç eksik etmedik, esirgemedik. Hayatta olanlarla da hala bu dostluğumuz devam ediyor.
SEZERLERİN CEYLANIN HİKAYESİ VE AĞIDI.
Kına Yakıldıktan sonra masa kurulur, geç saate kadar içki içilir, türkü söylenir, oyun oynanır, eğlenilir, sonra oğlan hamama götürülür, sonra güvey girerdi. Ördek Cemil'in düğünde, hamamdan çıktıktan sonra mezar köprüsünün orda gençler dağılmadan havaya silahla ateş ederler. Avcı Mustafa'nın silahı tutukluk yapar. O da, kafada iyi, silahı yere çarpar. Yere düşen silah ateş alır. Sezerlerin Ceylan vurulur. Ceylan'a "Beni İbik Avcı bilerek vurdu." dedirtmeye çalışırlar. Ceylan rahmetli "Allah'tan korkarım kaza ile oldu." der. Ceylan'ı Eskişehir'e getirirler. Hastanede bağarsaklarını doktor diker. Ceylan'a "Sakın biz iç diyene kadar kesinlikle su içme" der, tembihler. Ceylan'ın içi yanar. Ttuvalete diye gidip, saklı su içer ve ölür. Ağbim Lütfi Tarhan'ın oğlu'na Telgız Yengem gardaşı Ceylan'ın adını yadigar koydu.
Bacısı Telgız Yengem Ceylan'a ağıt yakar.
Sabahtan kalkmışta Avrupasını taramış,
Yandım diye hastanede sular aramış,
İbik Göçü iki yerden elemiş,
Gurbanlar olurum kibar gardaşım.
ANONİM TÜRKÜLER
Evlerinin önü bağilen bostan,
Aşık garip gibi yazarım destan,
Orada giydiğin alaca fistan,
Bana gelde mor kadife dikeyim.
Efkar geldi yüreklerim sızılar,
Yaz bahar ayında meler kuzular,
Bu yıl alacağıdım kadın kız seni,
Ah nedeyim kara geldi yazılar.
Kırata koşarlar yeşil araba,
Çok küçükken düştüm bende merama,
Bende ne diyeyim zalım anana,
Merhem diye tuz doldurur yarama.
Amanın komşular değmen yarama,
Güzel gelin senin gocan avara,
Faydasız çamuru çalma duvara,
İçinde yatacak yar olmayınca.
Top top edip zülüfünü tarama,
Beni koyup bir yar dahi arama,
Bende ne diyeyim zalım anana,
Merhem diye tuz doldurur yarama
Arabaya koştum doru tayları,
Yarimin yanağı bahar ayları,
Beni aşık eden güzel huyları,
Huyuna boyuna kurban olduğum,
Bülbül yuva yapar bir dal üstüne,
Bir daldan bir dala konmamasına,
Gönül düştü yar kapıdan gitmiyo,
Ölsemde yar sevmem yarin üstüne,
Adların içinde adınız belli,
Yarim fistan giymiş alyeşil güllü,
Ben nazlı yarimi alacağıdım,
Soyu kesilesice soyunuz belli.
Havalanma karışırsın dumana
İmana gel gavur gızı imana,
Akşam sabah yalvarıyom anama,
Gel beni yarimden ayırma diye.
Enginli yüksekli şu Emirdağı,
İğdenin altında var asma bağı,
Yarim seniyinen kavuşamadık,
Eridi kalmadı yüreğin yağı.
Aşagıdan gelen urum elliler,
Keten köynek giyer ince belliler,
Ortalıkta gezen yumru elliler,
Ellemen sıktırsın delikanlılar.
Bir ah çeksem karşıki dağlar düzlenmez,
Kardaş muhannetten medet gözlenmez,
Tilki gölgesinde aslan gizlenmez,
Yiğidin gölgesi kendinden olur.
Nazlı yarim kınalamış elleri,
Bülbül gibi türkü söyler dilleri,
Nazlı yarim seni bana vermezler,
Anan gavur olmuş baban ermeni.
Avaradır benim gönlüm avara,
Çok küçükten düştüm bende merama, anam merama.
Gece gündüz yalvarıyom anama,
Gel beni yarimden ayırma diye, soldurma diye.
Beri dönde ben göreyim yüzünü,
Duman sandım,şalvarının tozunu,,
Babanın elinden hallerim yaman,
Menciliste karaeyledi yüzümü.
Meleğim meleğim gonca meleğim,
Dert üstüne dert bağladı yüreğim,
Gadir mevlam birdir senden dileğim,
Beni muannete muhtaç eyleme.
Evleri var evimizin denginde,
Çoban olsam eve gelmem on günde,
Şimdiki gızların gözü zenginde,
Mal adama Allah verir budala.
Şu emirdağının domurcuk otu,
Ne diyim ağalar gaderim kötü,
Yarim köşelerde inek sağıyo,
Oturmuş gapıya boynun eğiyo.
Tepeler tepeler yüksek tepeler,
Tepenin üstünde yağmur sepeler,
Benim öpmelere kıyamadığım,
Varmış bir kötüye pancar çapalar.
Vatanlar vatanlar Eski vatanlar,
Yare selam söylen ağaç satanlar,
Dua edin ben yarimi alayım,
Ramazan ayında oruç tutanlar.
Yüce dağ başında selvi değilim,
Selvinin dalında bağlı değilim,
Al bohçanı kömür gözlüm gaçalım.
Vallahi bekarım evli değilim.
Ardıcın çırası özünden olur,
Şeyle bir kahpenin sözünden ne olur,
Sevip sevip sevdiğini almayan,
Ağlayı ağlayı gözünden olur.
Yarimin elinde yeşilli yumak,
Yoktur cahillere gece uyumak,
Banamı verildi derdine yanmak,
Yana yana kül oluyom yoluna.
Kötülerden daldas olsa,dal olmaz,
Ah çekenin yüreğinde yağ olmaz,
Kötülerden hiç kimseye yar olmaz
Kötüler adamı yolundan eder,perişan eder.
KEKLİK KOYDUM BOZ ARDICIN BAŞINA-
Hasan Ateş Kayınbiraderimin Hanımı Süzan Yenge'nin dedesi, merhum Müftüoğlu Abdülkadir Bilge, babamın yanına gelirdi. "Adil Ağa bişeyin yok mu?" derdi. Babam da kilerden bir ufak rakı çıkarır, biraz meze ile bir bardağı, bir sürahi suyu masaya koyar, Aptil amca içer efkarlanırdı. Sesi çok güzeldi ve bu Türküyü söylerdi. Düğünlerde Rahmetli Abdal Bekteş emmi de söylerdi.Ben A.Kadir Bilge amcadan öğrendim.
(Ulaş Kurtuluş Ünlü derledi) Notaları Afyonkarahisar sanat ve türkü ansiklopedisinde mevcuttur.
Keklik koydum boz ardıcın başına,2
Oda yanık yanık öter eşine can yoldaşına,2
Bu ayrılık cümlealemin başına,2
Ölüm ver Allah'ım ayrılık verme, ayrılık verme, Ben nazlı yarimin derdine yandım,
Ben kekliği düz ovada avlarım,2
Keklik kaçar ben ardından ağlarım,2
Banamıydı,senin gavli gararın,2
Yar yitirdim,uğrun uğrun ararım bende ararım.
Yüce dağ başında meklik kümeli,
İçlerinden biri ördek sümeli,
Yarimin koynunda bir çift portakal,
Kabuğunu hiç soymadan yemeli.
EMİRDAĞI VATANIMIZ ELİMİZ ,ELEK OLSAM EMİRDAĞ,I ELERİM)
(Ulaş Kurtuluş Ünlü,hocanın Derledi) müzik Notaları Afyonkarahisar Sanat ve müzik ansiklopedisinde mevcuttur.Türkü TRT denetiminden geçip yeni Emirdağ türküsü olarak repertuara girmiştir.
Emirdağı vatanımız elimiz,
Ördek uçtu viran galdı gölümüzde, bizim gölümüz,
Gavur anan seni bana vermiyo,
Erzincan eline düşşün eliniz, sizin eliniz. Hangi karlı dağdan aşar yolumuz.
Şu dağları delik delik delerim,
Elek olsam emirdağı elerim,
Gavur anan seni bana vermezse,
Goyun olur gapınızda melerim, bende melerim.
Yar senin elinden nasıl etmeli,
Huyun başın yesin boyun dökmeli,
Kötüye varıpta aman demeden,
Ölesiye bekarlığı çekmeli, anam çekmeli.
Yayladan geliyom elim boş değil,
Yar mendil sallama gönlüm hoş değil,
Bir iyiyi (Güzeli) bir kötüye vermişler,
Allah ta biliyo ona eş değil, Can yoldaş değil.
Yaylanıza vardım garsız dumansız,
Ölüyom ucuna dinsiz imansız, Vallahi ölüyom dinsiz imansız,
Vadem yeter senden evvel ölürsem,
Mezere gosunlar beni kefensiz, beni kefensiz, Gosunlar mezere beni kefensiz, beni kefensiz.
Çoban olan çoban yaylaya gonar,
Beşyüz elli goyun başına döner, başına döner,2
Eviniz yayladan ne zaman iner,
Yayladan inerken el eyle bana, gurbanım sana,2
Sıvalı evlerin tozumu olur,
Şu emirdağının yazımı olur
Sevip sevip sevdiğini almayan ,
Aldığı garıda gözümü olur,gözümü olur. Vardığı gocada gözümü olur.
Yüce dağ başına çıktım oturdum,
Dört yanıma lale sümbül bitirdim,
Alnı top kekilli bir yar yitirdim ,
Onun için dolanırım dağları, Emirdağları.
Yüce dağ başında garamık çalı,
Daramış saçını vermiş tımarı, 2
O yarin yanağı zemzem pınarı,
O yar öp dedikçe kandırdı beni, kandırdı beni,
Ak göğsün üstüne gondurdu beni.
Yaylalar içinde göğüs yayladır,
Derdin beni deli deli söyletir, anam söyletir,2
Çeğilli pınarda guzu seçilir,
Yar baktıkça yüreğimi sızlatır, benim sızlatır,2
Goyunlar guzuymuş,guzular körpe,
Saf tutmuş güzeller el çırpa çırpa, el çırpa çırpa,2
Nazlı yarim bir garara varalım,
Şu bizim işimiz sarmadan sarpa, sarmadan sarpa,2
Yorumlar
Yorum Gönder