HALİS ERENOĞLU /HAYATI TÜRKÜLERİ ZALIM POYRAZ EMİRDAĞ - 1-


ÇOCUKLUĞU HAYATI SEVDASI ZALIM POYRAZ 
Halis ERENOĞLU
1938 yılında Emirdağ’da doğan Erenoğlu, Emirdağ’ın en köklü ailelerinden Hacıvahitler’in çocuğudur. Babasının adı Mehmet Adil, annesinin adı Hatice’dir. Mehmet Adil Erenoğlu’nun ikinci eşinden olma en küçük çocuğudur. Çocukluğunun bir kısmı, Emirdağ’ın merkezinde bulunan ve 90’lı yıllarda yanan, üç katlı ahşap konakta geçmiştir. 
Sülale küçükbaş hayvancılıkla ve ticaretle geçimlerini sürdürdüğünden, 13 yaşına kadar yazları; hıdırellezle birlikte kondukları ve sülalenin tapulu yaylası olan Göğüs Yaylası'nda, topakevin, koyunun, kuzunun, kekliğin, kekiğin, yarpızın, yavşanın içinde; sonbaharları ise Yarımca’da, Bucak’ta, Kürtün’de geçmiştir. Böylelikle yaylacılık kültürünü, yaşayıp özümseyerek öğrenmiştir. Türkülere, bu dönemlerde, kuzularına çobanlık yapan çobanlardan dinlediği türkülerle gönül vermiştir. Emirdağ Türkülerinin ve ağıtlarının birçoğunu Çuğulu Çolak Çoban, Gurtlu Dereli Eyüp, Balcamlı İbiş gibi farklı farklı çobanlardan öğrenmiştir. Harmana Sererler Sarı Samanı, Al Fadimem, Altınımı Ben Boynuma Dizerim türkülerini Abdal Bekteş’ten, Abdal Irıza’dan ve Abdal Musa’dan almıştır. Gaydalama ve Düz oyun havalarını çocukluğunda Tabaklar köyünden Akkı'dan sonra Tefçi Saniye'den, Yayla Türkülerinin bir kısmını Karacalarlı Kepazenin Nuri’den, Gıldolağın Ağıdı'nı Türkmen Köylü Kel Tahir’den, Bayram Bey’in Ağıdı'nı ve Topak Kızın Balkan Savaşı’nda bacağını kaybeden ve İstanbul’da ölen kardeşi Hacı’ya yaktığı Ağıdı birebir Topak Kız’dan (Almalıdan) almıştır.

 Emirdağ’a ilk arabayı getiren babası Mehmet Adil Erenoğlu’nun iflasıyla, sonraları meslek edineceği şoförlüğü öğrenmiştir. 

Emirdağ’ın ilk kurulduğu mahalle olan Kacerli'de yetişen Halis Erenoğlu, zamanla iyi gelişip Emirdağ’ın en yakışıklı delikanlısı olmuş ve aynı mahalleden bir kıza sevdalanmıştır. Hanım annesi bu sevdaya karşı çıkmıştır. O dönemler, akşam oldu mu sevdalandığı kızın evlerinin önünden geçmek, saklıca mektup vermek, gizli gizli buluşmak ve de gezerken sevda türküleri söylemek gelenektir. 1955-1957 yıllarında bu sevda yaşanırken, annesinin çok düşkün olduğu ağabeyinin kucağında vefat etmesiyle annesi rahatsızlanmıştır. Bu durum, bu sevdaya sekte vurmuş, babasının da iflasıyla kendisinin çok genç yaşlarda hayat mücadelesine girmesinden dolayı kavuşamamışlardır. Kavuşamadığı bu sevda kendisini çok etkilemiş, bu duygularla türkülere sevdalanmış, Emirdağ türkülerini, ağıtlarını hem öğrenip söylemiş, hem de türküler yakıp kendini avutmuştur. Zalım Poyraz türküsünü bu sevdaya yakmıştır. Önüne Kuşanmış Yandımdan Öğnük, İncelerden Benim Yarim Pek İnce, Elek Olsam Emirdağı Elerim, Zahmarıda Akan Sular Donmasın, Alayımış İneğinin Danası türkülerini yakmış ve sevdası türkülerde kalmıştır.
 
Babasının iflasından sonra oto tamirciliğinin yanı sıra, yazın harmanda biçerdövere gitmiş, minibüsçülük yapmıştır. Çatallı Köy filminde minibüsü ile Yeşilçam’dan gelen tüm sanatçıları filmin geçtiği yerlere taşımıştır. Hatta sesi ve yorumu çok güzel olduğu için kendisine filmde çküçük bir rol dahi verilmiştir. Bu rolde elinde sazı Pınarbaşı'nda hem çalıp hem de "Kışlalar Doldu Bugün" türküsünü söylemektedir.

Piribeyli’de biçerdöğer çalıştırırken öğrendiği Çatığımış Cemilemin Kaşları, Eğildim de Bir Taş Aldım Mezardan gibi türküleri; Vaysal Köyünde yanan Hacı Hüseyin'in Uzun Geline, Uzun Gelinin Bacısı Fadime Gelinin Ağıdını; Bağlıca Üstünde Bir Bölük Duman, Kürtlerin Tevfik’in Ağıdını ilk ağızdan almış, belleğine yer edip kendi güzel yorumunu da katarak günümüze kadar taşımıştır. Sonrasında şehirler arası otobüsçülük yapmıştır. Daha sonra 1967-1970 yıllarında Ankara Güven Turizm de İstanbul-Beyrut çalışmıştır. Bu yıllar Arap-İsrail Şavaşı’nın olduğu yıllardır. 1970 yılının sonlarında otobüsünü satıp Emirdağ’a dönerek tekrar münibüsçülüğe başlamış, köylere yolcu ve pazarcıları taşımış ve adliye keşiflerine gitmiştir. Adliyede çalıştığı sürece vicdanı, dürüst, namuslu olan ile beraber olmuş, meşru olmayan herkesin ve her şeyin karşısında dürüstlük simgesi olarak durarak, kendine, özüne ve kişiliğine yakışanı yapmıştır.

1968 yıllarında Erzurumlu Emirdağ Lisesi Müdürü ile ilk folklor çalışmalarını başlatmışlardır. Resmi olarak TRT repertuarında kaynak kişilerle birlikte kaynaklık yaptığı Gara Hüseyin Türküsü;.İstanbul radyosu THM sanatçısı Ulaş Kurtuluş Ünlü.nün derleyip notaya aldığı''Rep giren Garacalar derler bir özün içi'' ''Emirdağ,ı vatanımız elimiz'' ''Allı gelin bulum bulum bulanır'' ''Eğildimde bir taş aldım mezardan'' ''Almalıdan çıktım garda tipide'' türküleri vardır.

Kendisinin yaktığı türküler.
-Zalım Poyraz.
-Önüne guşanmış yandımdan öğnük,
-İncelerden benim yarim pek ince,
-Zahmarıda akan sular donmasın,
-Emirdağı vatanımız elimiz,
-Askere gediyom gal Emirdağı,
-Alayımış ineğinin danası.
-Kuyunun başına goyduğum hatıl,
-Allı gelin bulum bulum bulanır.

Çocukluktan günümüze taşıdığı kaynağı olduğu,İsmail Çakır ve İstanbul Radyosu sanatçısı Ulaş Kurtuluş Ünlü tarafından  derlenip notaya alınan .Afyon Kocatepe üniversitesi.nin 2019 Basımı Afyonkarahisar Kültür ve müzik ansiklopedisine giren Anonim Türküler.
-Topak gızın (Gardaşı Hacı,ya)ağıdı,
-Bayram beyin ağıdı,
-Gara hüseyin Türküsü(Ağıdı)
-Garacalar derler bir özün içi,
-Eğildimde bir taş aldım mezardan,
-Dereler dereler derin dereler,
-Keklik koydum boz ardıcın başına,
-Çuğu,nun gedikten bir gelin aştı,
-Gurtlu derelerde bir guzu meler(Ağıt)
-Almalıdan çıktım garda tipide,(Ağıt)
-Caminin ardına gurmuş gazanı,
-Gara kahve idim gavrulamadım,
-Maçaklının Haccası,
-Afyon,un urganı,
-Çatığımış Cemile,min kaşları,
-Ben köprüden geçerken,
-İnnem düştü yakamdan,
-Bizde üç gız idik geilirdik ırmaktan.

Taşıdığı türküler
23. Al Fadimem
24. Harmana Sererler
25. Gıldolak'ın Ağıdı
26.Altınımı Ben Boynuma Dizerim
27.Dolandım da Geldim Emirdağından
28.Yoğurt Çaldım Kazana
29.Sako Giyer Garadan
30. Çorabını Ördüğüm
31. Ekizce Üstünde Bir Bölük Duman
32. Allı Mayam Sürünüyo
33.Suvermez bağında yeşil üzüm var( Ferimez de deli gönül ferimez 
34-Bağlıca üstünde bir bölük duman.
 
Düğünlere oynamasını bilenler oynar, güzel sesi olanlar türkü söylerdi. Halis Erenoğlu da çocukluğunda öğrendiği kendi yaktığı yöresel türkülerimizi.Kına Havası’nı gittiği her düğünde ve arkadaş meclislerinde günümüze kadar söylemiş, bu yüzden adı Türkücü Halis kalmıştır.
 
Adaçalın eteklerine yürüyerek gidip, diktikleri ağaçları fire vermeden arklar açarak, belleyerek, şehir şebeke suyunu çıkarttırarak, şimdiki Barış Ormanı'nı gönüllü büyütmüştür. 1990’lı yıllarda Kaymakam İbrahim Avcı döneminde, Barış Ormanı'nın açılışını, Tema Vakfı Onursal Başkanı Sayın Hayrettin Karaca, emeklerinden dolayı Halis Erenoğlu’na yaptırmıştır.
 
İki erkek, üç kız babası olan Halis Erenoğlu, Eskişehir’de ikamet etmekte ve Eskişehir Tema gönüllüsü olarak bu kutsal ve hayırlı çalışmalarına devam etmekte iken, 2012 Yılı sonlarında yakalandığı amansız Hastalıkla 6 yıl mücadele edip 4 Mart 2018 tarihinde hayata gözlerini yummuştur.

*Burada, Emirdağ yaşamına, kültürüne, folklorüne şahit olmuş; onulmaz bir sevda yaşayıp türküler yakmış; öğrendiği türküleri günümüze kadar taşımış; art niyet beslemediği için her gelene yüreğini, gönlünü açmış; ürettiklerinin, taşıdıklarının altında ismi yazılsa daha etik olurdu!
Memleketinin insanlarının geleceğini kendisine dert edinmiş; hep iyi olsunlar diye, az çok demeden kendinde olanı paylaşmış; iyilik yaparak, zenginliği de fakirliği de yaşamış; doğruyu kendine düstur edinip değerlerinden, inançlarından ödün vermeden vicdanını geçemeden yaşamış; çelişkiler yumağı içindeki memleketimizin bir gerçeği durgun bir liman olan alkole sığınan; yürekli mert bir Emirdağ'lının ve farklı gözle baktığımız, ön yargıyla yaklaştığımız insanların  yaşamından kesitler okuyacaksınız.
Babamla Söyleşi'den
İlkokul 5. sınıfın sonuna kadar Yaylada, Bucakta, Yarımcada, Kürtünde koyunun kuzunun arkasında dolandık durduk. İlkokulu bitirince Rahmetli Anam, "oğlum ev sana bakıyo" demeye başladı. Hayat mücadelesi de böyle başladı. Merhum Yılmaz Güney gibi, 'Hayat bana mutlu olma şansını vermedi'. Nasıl versin ki, kendimizden başka herkesin üzüntüsünü acısını acımız yaptık. Dünyanın öbür ucunda, ABD yanlısı Koreli bir Generalin, yol ortasında ABD karşıtı bir genci başına kurşun sıkıp infaz ettiğini gördüm, içim parçalandı. Oysa ben yıllarca  vurduğum kuşların, tavşanların yasını tuttum. Yüreğimin yufkalığı beni hayat karşısında yalnız bıraktı. Aslında ne güzeldir başkasının derdine yanmak, üzülmek, elinden geldiğince yanlarında olmak. Ne güzeldir tanımadığın birinin yarasını sarmak, çare aramak, çare bulmak dua almak. Ben hayatta hep üzüldüm, hep yandım.

BAYRAM BEY,İN AĞIDI VE HİKAYESİ.(AKÜ konservatuarı THM derledi notaya aldı)

Yıl 1947 Emirdağ, Göğüs Yaylası. 9 yaşındayım. Babam Çeğilli Pınarından Göğüs Yaylaya  gelirken, Gölcük Yaylasına doğru bir doru atlı gidiyodu. Babam "hey! ne gezersin burada?" diye seslendi. Adam bize yaklaştı.Babamı tanıyan biri, Babama "Adil Ağa, Bayram Bey'i bıçakladılar, öldü. Gölcük Yaylasına haber vermeye gediyom" dedi. Babam bunun üzerine "yazık olmuş Allah rahmet eylesin" dedi. Atlı bizden ayrıldı. Gölcüğe doğru yürüdü. Gölcük Yaylasına Memiller konardı. Onlara haber vermeye gidiyodu. Yarım saat sonra dağları inleten ağıt sesleri gelmeye başladı. Ahali, Ağallı koyaktan atlı ile Çatallıya doğru inmeye başladılar. Çatallıda acı haberi getiren atlının at arabası varmış, onunla Emirdağına gittiler. Ertesi gün Babam, "hadi oğlum kısrağı tut gel, Emirdağına cenazeye gidelim" dedi. Kısrak karşı sızakta yayılıyo. Bizden sonra kimseyi yanına yanaştırmaz, yabancı biri tutmaya vardımı arkasını döner ,çifteyi hazırlardı, ben vardım yelesinden tuttum, üstüne atladım. Aleyçiğin yanına geldik. Babam eğeri vurdu. Taşa yanaştırdı. O eğere oturdu ben arkasına bindim. Emirdağına geldik. Memillerin evin önü mahşer yeri gibi kalabalık. Cenaze evine geldiğimizde Bayram bey'in hanımı Topak Kız  (Almalı) ağıt ediyodu. 
 
(HİKAYESİ)
Askeri okulun parkın olduğu yerde Gazino vardı,,sonradan Kuran kursu oldu.Eskiden Veterinere Baytar denirdi,Baytarın oğlunun düğünü o gazinoda oluyo birde düğün sahibi Dansöz getirmiş,memur olduğundan bütün memurları davet ediyor,Kara kadirde(ağıtta geçen YAĞLI)Belediye muhasibi,düğünde Bayram beyde var,düğünün sonlarına doğru,Bayram bey kalkıyor Dansözün sütyenine para sokuyor,Kara Kadir(Yağlı)senden sonra yokmu diyor epey münakaşa oluyor,birbirlerine ağır sözler sarfediyolar,düğün bitip herkes dağılmaya başlıyor,Bayram bey çok sinirleniyo,eve geliyo,altılı tabancasını alıp,şimdiki postanenin önüne doğru yürüyor,bakıyo bi kalabalık yaklaşıyo,onlara içinizde Kara Kadir varsa çıksın aranızdan diyor.Kara Kadir de karşısına çıkıp buyur ne yapacaksan yap buradayım diyor,Bayram bey korkutmak için havaya birkaç el ateş ediyyo,Kara Kadirin (Yağlı)oğlu Talat ta o kalabalığın içindeymiş,birileri ne duruyosun Bayram bey Babanı vurdu diyolar,o zamanlar bütün gençlerin sol omzunda kınından bağlı yılan dilli kama bulunurdu,Talat bunu duyar duymaz bu kamayı kınından çıkarıp Bayram beyin arkasından saplıyor,Bayram beye kanlar içinde yere yığılıyo,Kara Kadir oğlum sen ne yaptın,ne halt işledin diye bağırıyo,Talat babasını sağ salim görünce afallıyo,ama iş işten geçiyo,Bayram bey oracıkta son nefesini veriyo.Bu olayda asıl kusur kabahat Talat,ı Bayram bey babanı vurdu diye kışkırtanlarda,,aynı kişiler değişik ifadeler verip suçsuz yere bazı insanların Hapiste yatmasına sebep oldular.Örneğin Mehmet Çıldır Bayram bey,in Elini tuttu,Kara Kadir(Yağlı) de arkasından bıçağı vurdu gibi yalan ifadeler .En düzgün doğru ifadeyi Kel Hasan paşa veriyor,ne kadar iftiraya uğrayıp içeri atılan varsa hepsi bu ifadeden sonra tahliye oluyo,Kara Kadir Oğlu Talat iyi insanlardı,Allah şeytana birde iki ayaklı şeytana uydurmasın.
 
Beyime beyim.e Bayram beyim.e,
Kızım oda döndü Çerçi dayına,
Kızımın balkonda gazete okur,
Kabristanlıkta Bülbül,ler şakır.
Bayramı görürsen emrine şükür.
Beyime beyim.e Bayram beyim.e,
Kızım oda döndü Çerçi dayına,

Bayram bir Gül idi Kazım budağı,
Soldumu ola Gül bayramın dudağı,
Şamda durur efendi,nin budağı,
Beyime beyim.e Bayram beyim.e,
Kızım oda döndü Çerçi dayına,

İnmiş gitmiş Garacören Düzüne,
Siğim siğim kanlar akmış dizine,
Ben ne deyim şu Şerif,in kızına,
Bayramı sormadan yağlıyı sormuş.
Beyime beyim.e Bayram beyim.e,
Kızım oda döndü Çerçi dayına

Keşif geldi kapımıza dayandı,
Sarı saçlar al kanlara boyandı,
Bayram beyde altılıya güvendi,
Altılı bunuda elden almamış.
Beyime beyim.e Bayram beyim.e,
Kızım oda döndü Çerçi dayına.
(Kınaman komşular ben oldum aşık)Yanımda yatıyo Bayramsız (Bbasız)Beşik.

Konu edilen TOPAK GIZIN GARDAŞI Cerci Dayıyı 

ÖLDÜREN CİGA DAYI NIN HİKAYESİ (ASIL ADI HASAN EFENDİ).

Bayram beyin Hikayesinde Şahitlik yapan Kel Hasan paşa ile ağbi kardeş gibi olduk, oda ağıt içinde geçen Cerci ile Cıga dayının hikayesini anlatırdı.Kel Hasan paşadan ,da babama anlattıklarının aynını duydum.Eski postanenin üzeri dört oda bir salonu vardı.İki odada Cıga dayının Suriyeli hanımından olma kızı,Baykuş Halil ile evli ,onlar oturuyo,diğer ikisindede Anam Babam ben oturuyoruz.Cıga dayı bu ve birkaç  suçtan dolayı kaçaktı 1950 den sonra bir af çıktı Cıga dayı ,aftan yararlanıp Türkiye                 'ye ,Emirdağına döndü,bazı günler kızının yanına uğrar,bize gelir Babam'la anlatırlardı,aynı hikayeyi Ciga dayıdan dinledim.Bayguş Adil Belediye mutemedi idi,Belediye kamyonu ile bir yere giderken,kamyonun içine cüzdanı düşürür, Şöfor da alıp zulasına saklar,Cüzdandaki para Belediyenin parası ,Bu yüzden Baykuş Adil,in başı ağrır.Sonradan Cüzdanı alan Belediye Kamyonunun şöforu hanımının üzerine evlenince ,eski karısı şikayetçi olur ,her şeyi itiraf eder ,kocam Cüzdanı eve getirdi,içindeki paraları alıp cüzdanı Hela(Tuvalet) ya attı diye ifade verir..Hanımın ifadesi doğrultusunda cüzdan Heladan çıkarılır,Baykuş Halil  kurtuldu, diye Ciga dayı anlatırdı.
Bir gün Cerci Dayı ile Ciga Dayı  Kahvede atışırlar  tartışırlar,Cerci Dayı buna çok hakarette bulunur,Ci,ga Dayının anlatımı en nihayeti bıçak kemiğe dayandı,şeytan ıvgaladı Tabancayı aldım,Evinde hergün toplantı olurdu!gene çok gürültü vardı,vardım kapıyı çaldım,yukarı camdan baktı,bana dur geliyom ulan bilmem ne yaptığımın adamı dedi,Evinin önünde vursam evdekiler beni linç eder,Hal,in kapısına kadar arkamdan geldi,arkamdan durmadan küfür yağdırıyo,durdum bana yetişti,beni altına aldı,çok güçlü idi,altından silahı zor kullandım,tetiğe bastım üstüme yığılıp kaldı,insan ölüsü öyle ağır oluyoki altından zor kurtuldum,Kalktım Emirdağını terk ettim kaçağım, ,Kaçmayacaktım üstüne üstlük o zaman birde posta arabası soyuldu,onuda bizim üzerimize attılar Adil ağa, yemin ediyom soygunla hiç alakam yok,kime derdini anlatacaksın,dağdan dağa .obadan obaya,yata kalka Hududa vardım Suriyeye geçtim,oradaki insanlar bana  çok iyi davrandılar,bende onlara kadınları kızlarına kardeşleri gibi davrandım,kem gözle bile bakmadım.Yıllarım orda geçti orda beni Suriyeli obalarından bir kız ile everdiler.Sonrası işte af ilen tekrar vatana döndüm.

Topak gız GARDAŞINA AĞIT EDER.

CERCİ'NİN AĞIDI,

Nerden çıksam şu konağa karılar
Gurşun yemiş gademede zırılar,
Malını da yemiş kötü garılar
Gurbanlar olurum babam oğluna.

Gonağın önüne tayyare geldi,
Dolana dolana yanına vardı,
Altın saatini eline aldı,
Gurbanlar olurum babamoğluna.

Çayır çimen oldu Yarımca düzü,
Göğel ördeğine benziyo yüzü,
Yeyince gurşunu dutmamış dizi,
Gurbanlar olurum babamoğluna.

Köle'de yoğumuş goşacak öküz,
Öldürün Cıga'yı ben etmem hapis,
Gurbanlarmı kesti Cercinin kız,
Gurbanlar olurum Babamoğluna.

Hasan'ın konduğu büyük oluklu,
Garısının adı Erbi belikli,
Sorarsan Hasanı Ağa gılıklı,
Gurbanlar olurum babamoğluna.

Yoruldum ağalar oturdum daşa,
Gör neler gelir sağ olan başa,
Gonakta oturan gaymakam paşa,
Hasanın cezasın af edesiniz.

1984 yılı Metin Akın,ın dünden bu güne Emirdağ basımı kitabında TOPAK GIZIN( Gardaşı Hacı,ya) AĞIDI Halis ERENOĞLUN,dan alınmıştır der.
 
TOPAK GIZIN AĞIDI( GARDAŞI HACI,YA AĞIDI)(  AKÜ Konservatuarı THM derledi notaya aldı)

Emirdağlı Topak Kızın kardeşi Hacı, Balkan Savaşında yaralanır, İstanbul'da hastaneye getirilir. Yarası büyüktür. Bacağını keserler. Emirdağlı Hacı, ısrarla memleketine gitmek ister doktorlar müsaade etmez. Çok geçmez İstanbulda tedavi gördüğü hastanede vefat eder. Topakgız kardeşi Hacı'nın acısına dayanamaz ağıtlar eder.Topakgız ,anam ,akrabası kadınlar ağlaştılar,anam ölü evinde kaldı ben eev geldim,bellek kuvvetli gece gündüz durmadan ezberledim.
 
Tren iskeleden alır islimi,
Her bacılar benim gibi yaslımı,
Zalım düşman kesti benim aslımı,
Sarıldı boynuma ölüyom diye,
İstanbulda koç kurban kalıyom diye.
 
Yeğin olur derelerin alıcı
Zabitler böğrüne dakar gılıcı,
Anamın oğluda şu deli Hacı,
Hacı gelmeyince vermem canımı.

İstanbulun dört tarafı avludur,                    Değme zalım doktor iki evlidir,                 Sağ dizide karyolada bağlıdır,                   Sarıldı boynuma ölüyom diye,              İstanbul,da koç kurban kalıyom diye.
 
Hastanenin dört tarafı kapılı,
Sol böğrü kılıçlı ardı tazılı,
Kurbanlar olduğum gara yazılı,
Hacı gelmeyince vermem canımı.

Hey dağlar dağlarda boranı dağlar,
Hacıda oturmuş silahın yağlar
Dönede başını çemenni bağlar
Bunada ağlasın emmiler dayılar, 

YAYLA YILLARINDAN BİR KESİT
Yıllar sonra da olsa Göğüs Yayla’ya her çıktığımda.Kış sonu güneş sıcak yüzünü gosterip ilkbahar la kara toprak yeşile dönmeye baslar ,o yılın kuzuları ve koyun sürüsü ,sürüyü koruyan köpekler ile bi şenlik içinde yaylaya çıktığımız, yurtlara yerleştiğimiz meşakkatli günler,Keklik sesleri Topakevi olmayanların kurduğu Aleycikler;Rahmetli babam ,yayladaki yaylacılar,göğüs yaylanın sahibi tingilli Haci Mehmet Ali dedem; Oğulları Hacı Vahit,Hacı Cemal,Hacı Veli,HacıTahir dedelerim ayak bastığım yerler, yayla arkadaşları ile koşup oyun oynadığımız yurtlar, emişme zamanı kuzuları bıraktığımızda o kadar koyunun içinde meleyerek her kuzunun anasını bulup memesine yapıştığı, memenin bi ucunu ağzıyla yakalayıp hırsla vurdura vurdura sütü emdiği gözümün önünde canlanır. Göğüs Yayla’nın sağ tarafındaki yüksek kayanın tepesinde kartal yuvası gibi benim sığabileceğim, yaz günü beni sıcaktan koruyan gölgelik mağaraya gidip yattığım, çoğu zaman kuzu çobanlarından öğrendiğim Tüküleri söylerken, dağda sesimin yankılanıp kulağıma geri geldiği günler:

Dilleri bülbülün dilleri gibi,
Yâr'im has bahçenin gülleri gibi,
Dolanırda dağdan taştan gelirim,
Çiçekli Yayla'nın selleri gibi.

Sarı buğday ananadın kalmıyor, 
Küsmüş nazlı yarim bana bakmıyor,
Bana da diyorlar vazgeç yerinden,
Ondan başkasına kanım akmıyor.

Amanın sevdiğim elinden aman,
Aşıklık çekiyom hallerim yaman,
Ah dedikçe ciğerlerim sökülür,
Sevdiğim aklıma düştüğü zaman. Nazlı yar alkıma düştüğü zaman.

Yeşil yapraklara iba düşmemi, 
Yarinden ayrılan dağlar aşmamı, 
Banada diyorlar vazgeç yarinden, 
Ben yarden ayrılsam el gülüşmemi

Sırtımda kepenek ardımda köpek,
Gine boşa gitti çektiğim emek, çektiğim emek,
Tobil tombil olmuş goynunda memek,
Gece benim günüz senin değimli, senin değilmi.

Aynı türküyü 90’lı yıllarda Halil Erenoğlu ve Metin Akın’la yaylaya çıktığımızda, her bir taşında kayasında ayak izlerimin, hatıralarımın olduğu Yayla’da söyledim. Halil Amcam ve Metin Akın yeğenim hatırlar…
Rahmetli babamın hakim, savcı, sivil partili misafirleri eksik olmazdı. Misafir geleceği zaman yaylada bizim topak evde anam başta, ablalarımı bi telaşe sarardı, yemek yapılırdı. Her misafir için mutlaka bir kuzu kesilir, yayla sonu Emirdağ’a erkek kuzu pek inmezdi… Ablalarımı çocuk koruma iç güdüsü ile “Ana kızın şu çocukla konuşuyo…” deyip azarlattığımı; yayla komşularımızla imece ile sağılan sütün, bize toplatılan meşe kurularının yakılıp kazanda kaynatılıp tereyağ, peynir yapıldığı; anamın kazanda ısıttığı kekikli su ile beni çimdirdiği; her Koyaktan Keklik seslerinin geldiği çocukluğum hep gözümün önünde canlanır, o günleri, hayvancılığı özlemle anardım.

Yıl 1946-1947
KUZU ÇOBANI EYNAĞANLI DELİ YAĞAP
Yağ, peynir kış yiyecekleri alındımı yayladan inilirdi. Yayladan inince kuzuyu anasından ayırırdık. O zamanın kuzu çobanı Eynağanlı Osman (Lakabı Deli Yağap) geceleri kuzuyu örüme (otlamaya) götürürdü. Sabaha kadar güderdi. Kızlar Yağap'a sana varacağız diye dalga geçerlerdi. Yaylaya Çerçi geldimi Yağap babamdan para alır, kızlara bir kesekağıt fıstık, gaba şeker, kuru üzüm, keçiboynuzu alır, havas olduğu kıza ve kızın arkadaşlarına ikram eder, yedirirdi. Kızlar Yağab’ın aldığı kuruyemişi yer, bize de "Zülbüye Yağabı seviyo, gidin söyleyin" derlerdi, bizlerde gidip söylerdik. Yağap pek keyiflenirdi. Yayladan keklik yumurtalarını toplar, Anama getirir "Hacca Aba Halis yesin" derdi. Babam "Osman oğlum bu kızlar seninle dalga geçiyolar" dediğinde, "Adil ağam valla bildiğin gibi değil" derdi. 
Osman'dan etraftaki tüm çobanlar korkarlardı, çok cesurdu. Hacı Mustafa arkacın (yaylada hayvanların yatırıldığı düz, kuytu, üzeri açık yer; ağıl) üzerinden Gölcüğe geçerken bizim köpeğe taş attı. Osman'da arkaçta köpeğinen yatıyodu. Gözümle gördüm. Osman bi uyandı, Hacı Mustafa'da tabanca olmasına rağmen elindeki kamayla Hacı Mustafa'yı aşağıya, dereye kadar kovaladı. 
Deli Yağap okuma yazma bilmezdi. Manağozlu (köy) Kısırın Hacı Emmi babamın ahbabıydı. Kuzu koça gelene kadar babamın hatırına kuzulara bakardı. Deli Yağap kuzuyu gene örüme (otlamaya) götürmüştü. Sabah oluyodu. 85 kancık kuzu biraz sonra Manoğoz'a (Köy) Kısırın Hacı'ya gidecekti. Kuzu doyup yattığında Çoban, anamgilin ördüğü bir nevi ip olan Bağcağı iyi bir kuzuya bağlar ucunu da koluna bağlardı. Bağcağı bağladığı kuzu kalktımı, çoban uyusa bile çobanı asıla asıla uyandırırdı. Osman (Yağap) o gün gündüz uyumuyo, aksilik olacak ya "Osman Bağcağı hasta bi kuzuya bağlıyo ve uyuyo. Canavar kuzulara karışıyo hepsini yaralıyo boğuyo. Bir kısmı da kalkıp kaçıyo. Osman ve bağcağı bağladığı hasta kuzu olaydan habersiz dalgın yatıyo. 
Şafak sökerken Ali Hoca kuzuları görüyo, bakıyo bizim kuzular, hepsi telef olmuş. Araya araya çobanı buluyo. Başına vardığında Osman hala uyuyo. Elindeki değneğin ucuyla dürtüyo. Deli Yağap hemen kamaya davranıyo. Ali Hoca "Adamın kuzusunu ne yaptın bir bak len Deyyus!" diyo. O cesur Osman, suçluluk duygusuyla, kolundaki bağcağı sıyırıyo kaçıyo. Bizlerin haberi oldu, vardık. Kuzuların hepsi telef olmuş, kasaplar da almıyo. Sağlam olanların etlerini komşulara dağıttık. Gerisini kestik kestik gömdük. Şimdiki Bölge Trafiğin olduğu yerlerin altı hep bizim kuzuların leşleriyle dolu. 
Gel zaman git zaman Osman Emirdağına gelir. Rahmetli Babam Osman'ı çarşıda yakalar. Osman mahçubiyetle Babamın eline sarılır. “Adil Emmi çalışıyım ödeyim" der. Babam "Gel oğlum korkma" deyip Osman'ı lokantaya götürür karnını doyurur. Babam Osman'a "Oğlum Allah'tan geldi. Sana da bir miktar para vereyim. Helalleşelim." der. Osman kabul eder. Osman Babamın ellerinden öper, helalleşir ayrılırlar. Babamdan gördüğüm Ağalık buydu. 
Babam eve geldi. Anama "Hacca Osman’ı meydanda yakaladım" deyince. Anam rahmetli "Kuzuları ödetseydin" dedi. Babam "Gız neyi var da neyini alacaksın? Karnı açtır diye Lokantada karnını doyurdum, birazda para verdim, helalleştik" dedi. Anam "Eşşek deli!" diye babama söylendi. Bence de Babam haklıydı.
Sene 1963-1964 
İzmir Ankara arası otobüs çalıştırıyom. İzmir'de Şırnak Saray otelinde kalıyom. Otelin altında Hakiki Koç otobüs şirketinin terminali var. Şirketin ve Yazıhanenin sahibi Laz Mehmet beni çok severdi. Yazıhanenin önündeki ufak bir masada, Laz Mehmet’in ısmarladığı piyaz, köfte ve ufak rakıyla demleniyom, kendisi de cigara içiyo, anlatıyoz. 
Tesadüf baktım, amma tanıdım. Avenesiyle bizim Deli Yağap Osman geçmezmi! “Osman Ağbi!” dedim. Dikildi, baktı çıkaramadı. “Sana kim derler?” dedi. Kalktım yanına yaklaştım. "Ben Halis'im" dedim. Sarıldı. "Arkadaşlar bu benim ağamın oğlu" dedi. Bana “Ne yapıyosun?” diye sordu. Ben de "Otobüs çalıştırıyorum" dedim. Kendisi de bana “Çankaya Caddesi Bergama otelinin altınsa yazıhanem var, işçi pazarlıyom, her zaman beklerim” dedikten sonra, Laz Mehmet'e döndü "Ağamın oğluna iyi bak, yoksa külahları değişiriz." dedi. Laz Mehmet "Deli! Bakıyoruz. O benim kardeşim.” dedi ve gittiler. Laz Mehmet rahmetli bana döndü "Bunlar belalıdır nerden tanıyosun Halis?” diye sordu. Ben de “Bizim kuzu çobanıydı. Babam bunlara çok iyi bakardı" dedim. Laz Mehmet "Belli, seni tanıyınca nasıl sarılıp ‘ağamın oğlu’ diye haykırdı” dedi. Laz Mehmet'e Yağabın kuzuyu kırdığını söylemedim. 
Bir sonraki İzmir seferinde, Yağap Osman’ı dediği otelin altındaki yazıhanesinde buldum. “Ağamınoğlu ne yer ne içersin?” diye bana sordu. Cesurluğundan, işçi başı olduğundan bahsetti. Deli Yağap babamın çarşıda verdiği parayla İzmir’e düşmüş onu anlatırdı. Dünyada ben şuna inandım, bir inişin bir yokuşu, bir yokuşun inişi oluyor. Osman da yokuşu çok çekti iniş iniyo, işi de çok iyi çok memnun oldum. Öldüyse nurlar içinde yatsın. Ölmüştür de ta o zaman kırk yaşın üstündeydi. 
Pazarladığı işçilerin hepsi Emirdağ’ın Davulga, Avdan, Bademli, Vahdetiye Köylerindenmiş. Yaban elde hemşericilik bi başka oluyo. Yanında çalışan hemşerilerle de birbirimize kaynaştık. İzmir'e varıp otobüs seferimin olmadığı yat günlerinde hep o hemşehrilerimin, Deli Yağap'ın yanında kalırdım. Yemeğe davet ederlerdi, onlarla yerdim. Bir gün yine toplu halde oturuyoz, çay içiyoz. Hemşehrilerime sordum "Buradan çalıştığınız yetiyo mu? Artırabiliyo musunuz? Para kazanınca memlekete mi dönüş? Dönünce ne yapacaksınız?...”, çoğu "Ağbi başlık parası" diyo. Sezonluk çalışıyolar, kışın çimento çekmeye gidiyorlar, akşam geldiklerinde tanıyamazsın. Çok üzülürdüm. Başlık parası biriktirmek için burada çalıştıklarını söylediklerinden, sezon sonu gelince "Haydin Emirdağına götürüyüm de düğününüzde" kalburunan hoşaf çekeyim" dedim. Birbirlerine baktılar “Ne oldu hatamı yaptım yoksa?” diye sorunca “Ağbi biz evliyiz, evlenirken başlık parasını elden bulduk, onu ödeyebilmek için buralara geldik.” Dediler. Ben de "İlahi sizin kayınpederinizin Allah cezasını versin" dedim. Onlar da dediklerime katılarak "Haklısın Ağam" dediler. Nasıl bir anlayış? Kuşağa başlık parasını sokacam, rahat rahat gurulup oturacam, damadım da o başlık parasını ödemek için İzmir'de sürünecek. Buna ne insan olan kul, ne Peygamber, ne de Allah razı olur. Bir de müslümanım diye öğünürler. O zaman böyle bi gelenek vardı. Bu hala devam ediyo, maalesef. 
Çok kul hakkı yeniyo bu memlekette... 
1976-1980 yıllarında Emirdağında taksi çalıştırıyorum. Pörnekli Deli Osman, elinde motorlu testere "Halis beni Pörneğe (köy) at" dedi. Yola çıktık. Pörnek göründü "Dur gardaşım" dedi. Durdum, çantasının içinden yarım şişe viski çıkardı "Şunu sen iç" dedi. Hafiften içiyorum. Kesilmiş ağaçları gösterip, “Halis gardaşım, şu bir kamyon ağacı bir şişe viskiye kestirdiler. Ben ağaçları keserken ağaç sahibi o içtiğin viskiyi açtı. O kadar içmişim ki. Kesim bitti para istedim. Adam bana koca bi viskiyi içtin yetmiyo mu? Al viskiyi defol git dedi, paramı vermedi.” diye yanıktı. Dinimiz işçinin hakkını teri kurumadan verin diye emreder. Osman deli ya vermeseler de olur! Köye vardık. Deli Osman "Gardaşım taksinin parasını sonra vereyim" dedi. Olsa zaten verecek. Anlattıkları beni iyice duygulandırdı. "İstemez gardaşım, valla almam, benden yana helal olsun" dedim. Allah vicdan vermiş. Otobüs münübüs çalıştırırken de param yok diyen insanı hiç yolda bırakmadım...

-Ekinler biçildimi Tarhana Bulgur yapma zamanı gelmiştir. Bulgur kaynatılıp kurutulur. Sokuda tokmakla gençler bulgur döğerler. Bir de bulgur çekmesi vardır. Bunu da kızlar Türkü söyleyerek çekerler. Delikanlılar da kolkola girip kızların bulgur çekmesini seyrederlerdi.
 
Yarimin elinde çiğdem gülüyüm,
Güldutan eline gurban oluyum,
Banada diyorlar yalandan havas,
Eğer yalanısam kendim ölüyüm,

Bu türküler bulgur bitene kadar devam eder. Delikanlılardan ve kızlardan birbirlerinden hoşlananlar olur. Bunların birbirlerine havas olmaları hemen duyulur. İş ciddiye bindimi oğlan tarafının ablası veya yengesi kıza bakmaya giderler. Kız hoş karşılayıp izzet-i ikramla ağırlayıp kapıya kadar uğurluyorsa oğlanı beğeniyo demektir. Arkasından istemeye gidilir. Kız tarafı da hoş karşıladımı bu iş bitmiş demektir. Arkasından erkek dünürü başlar. Erkek dünürüne gitmeden önce oğlan evinde yemek yenir. Akşam olunca kız evine lüküs lambalarıynan hareket edilir. Kız evine varılır. Kız ve oğlan evinden yetkililer seçilir. Oğlan evi yetkilisi kız evinin yetkilisine "Allah'ın emri Peygamberin kavliyle kızınız filancayı oğlumuza minasip gördük. Siz ne dersiniz?" diye sorar. Kız evindeki yetkili "Siz nasıl minasip görürseniz bizde minasip gördük" der. Hoca duaya başlar. Duadan sonra şerbet ikram edilir. Vedalaşarak kız evinen ayrılınır. Nişan hazırlıklarına başlanır. Kız ve oğlan evi nişan tarihi konusunda anlaşır. Tüm hısım ve akrabalarına, dostlarına okucu kadın gönderilir. Okucu kadın bütün eş, dost ve akrabaları dolaşır, nişan gününü bildirir. Nişan günü gelir çatar. Nişan başlar. Oğlan evi kız evine kırk tepsi börek, böreklerin ortasında da reçel veya helva gönderir. Düğün ve nişan evin önünde ya da bahçesinde olduğundan, eş dost ve davetlilerle dolar taşar. Tefçi kadın, rahatça görüleceği ve duyulacağı, sandalye gibi yüksekçe bir yere çıkar ve "Dayısının altın bileziğine!", "Amcasının büyük altınına!", "Filancanın 50 lirasına!" diyerek nişanı takar. Nişan takma işi bitince tefçi kadın sandalyeden iner. Tefini alır. Gelin olacak kızı, sadıcını ve diğer arkadaşlarını oynatmak için genelde düz oyun ve gaydalama havası çalar.

Birbirine bağlı söylenen bu iki oyun havası nı Hüseyin Yaltırık hoca 1990 yılı Emirdağ,ında Halis Erenoğlu dan kayıt yapmış ,yaptığı ses ve oyunlardan örnekler verdiği görüntülü kayıt sosyal medyada paylaşımdadır.Ayrıca Halis Erenoğlu nun 2004 yılı torunu,nun sünnet düğününde seslendirdiği kayıtlar sosyal medyada paylaşımdadır.
Ayrıca İsmail Çakır hoca,nın  derlediği notaları Afyonkarahisar Sanat ve müzik Ansiklopedisinde mevcuttur.Ulaş Kurtuluş Ünlü hocamın bu iki türkü derleme ve notaları kendi arşivindedir)
1990 yılı Hüseyin Yaltırık hocanın Halis Erenoğlu'ndan  görüntülü kaydı sosyal medyada mevcuttur.

BİZDE ÜÇ GIZ İDİK GELİRDİK IRMAKTAN

Düz Oyun—1 kıtası  ( İsmail Çakır hoca +Ulaş Kurtuluş ünlü hoca derledi)

Biz üç gızıdik gız abam gelirdik ırmaktan,
Altın yüzük kaydıda kaydı düştü parmaktan,
Gönülmü osanır osanır güzeli sevmekten,
Haydinde benim diyom dökmeli donlum,
Al yanağıda çifteli benlim, yanarda ağlarım,
Amman amman eşimden ayrıldım gızabam,
dönerde ağlarım amman amman.

Düz Oyun -2 Kıtası 
Konmada Durnam konma kız abam senide tutarlar,
Bilmezler bahanı bahanı (paha, fiyat) ucuzada satarlar,
Amman amman gelininen kızı kızabam birmi tutarlar,
Haydinde benim diyom dökmeli donlum,
Al yanağıda çifteli benlim, yanarda ağlarım,
Amman aman eşimden mi ayrıldın  gızabam dönerde ağlarım amman aman.

Ardından düz oyum havasına bağlı Gaydalama havası başlar,

İNNEM DÜŞTÜ YAKAMDAN  

Gaydalama,havası  (ismail Çakır ve Ulaş Kurtuluş Ünlü hoca derledi) 
1990 yılı Hüseyin Yaltırık hocanın Halis Erenoğlu' dan kaydetiği görüntülü kaydı sosyal medyada paylaşmdadır. 


İnnem düştü yakamdam, yar yar yar aman
Gel arkamdan arkamdan,
Sen arkamdan gelirkende yar yar yaraman
Ben korkmam kaymakamdan hopşina nay nay gülüm amman
Bak geline kıza bak hop şinanay nay gülüm amman,

Aman aya bak yıldıza bak.
Beni beğenmiyodunda yar yar yar aman,
Şu aldığın kıza bak hop şinanay nay gülüm amman.

Çık daldan kiraz deşir,yar yar yar Aman,
Altında kahve pişir, yar yar yar aman,
Her kahveyi sundukça, yar yar yar aman,
Beni aklına düşür, hop şinanaynay gülüm Amman,
Bak geline kıza bak hop şinanay, naygülüm Amman,
Aya bak yıldıza bak Hop şinanaynay gülüm Amman,
Beni beğenmiyodun da yar yar yar, Amman,
Şu aldığın kıza bak, hop şinanaynay Gülüm Amman.

Tefçi kadın Tefi uzatır bağşısını alır.

Sırayla bütün kızların oynaması ilen nişan sürer gider. Nihayetinde, hoşgörüyle güler yüzle nişan dağılır. Sıra nikaha gelir. Gene iki taraf bir düğün günü belirleyip anlaşırlar. Düğüne başlanır. Düğün genellikle perşembe başlar, pazar günü gelin iner ya da pazartesi başlar perşembe  gelin iner. Yani düğün 3 gün sürer. Oğlan evi düğüne başlarken yine eşine, dostuna, damadın arkadaşlarına haber verir. Oğlan evinde toplanılır. Önde çalgıcılar, arkada düğün ahalisi oğlan tarafının saydığı birinin evine bayrak kaldırmak için yürür. Saygı duyulan kimise onun evinden bayrak kaldırılır. Böylelikle düğün başlamış olur. Bayrak önde, çalgıcılar bayrağın arkasında, genç erkekler önde, kadınlar arkada Emirdağını dolaşıp oğlan evine gelinir. Çalgıcılar çalar delikanlılar ellerinde kaşıklarla ikişer ikişer oynamaya başlarlar.

Dabandan,

Şöylede gelaman,
Böylede gelaman,
Altın dişlim gelaman
Sırma saçlım gelaman
Oğlan adın Mustafa,
Gel yanıma sür sefa, amman amman
Yar yürü yürü fistanını sürü,
Gözümün nuru dizimin feri,ey amman amman

Oğlan adın ismail, aman amman ismine oldum mail,
Amman amman yar yürü, yürü fistanını sürü,
Gözümün nuru dizimin feri ey amman amman.

Deve yüksek atamadım urganı ,
Üşüdükçe çek başına yorganı ,
Develi daylak heryanı oynak,
Sen kimin yarisin her yanın kaymak.

Çek deveci develeri yokuşa,amman yara yar aman,
Gül memeler birbirine tokuşa amman aman aman,
develi daylak severler oynak,
sen kimin yarisin heryanın kaymak.
işler yolunda kendi huyunda avrat golunda amanın aman aman.

Kız evinde ise önde tefçi kadın arkada gelin kız, sadıcı ve gelin kızın arkadaşları yakınlarının ve hısım akrabalarının evine davete gidilir. Vardıkları davet evinde yemek yenilir. Davetin hatırına tefçi kadın çalar, gelin kızın sadıcı ikişer ikişer kızları oynatmaya çıkarır. Tefçi Saniye elinde Tef'i başlar yanık sesiyle söylemeye.

Gaydalama Havası 
 
BEN KÖPRÜDEN GEÇERKEN KÖPRÜ DE SALLADI BENİ

Gaydalama,  (ismail Çakır derledi) Notaları Afyonkarahisar sanat ve müzik ansiklopedisinde dir.

Ben köprüden geçerken de lol lol lo,
Köprüde salladı beni de lol lol lo.
Seni (Gidi) gavurun gız da lol lol lo,
İpsiz bağladı beni lolo lol lo,

Lol lol losun yeşilim lol lol lo,
Fistanını deşirim lol lol lo,
Al bir mendil vereyimde lol lol lo,da
Sil gözüyün yaşını lol lol.

Hopla papuç yırtılsın lol lol lo,
Sevda baştan kurtulsun,lol lol lo,
Başındaki cenbiyen de lol lol lo,
Bizim evde yırtılsın lol lol lo,lol lol losun kekliğim lol lol ,seni nerde bekleyim lol lol.

Bak geline kıza bak lol lol lo,
Aya bak yıldıza bak lol lol lo,
 Beni beğenmiyodun lol lol lo,
Şu aldığın kıza bak lol lol lo, 

Aman aman(lol lol losun) yeşil yarim lol lol lo,
Fistanını deşir yarim lol lol lo,
Al bir mendil vereyim de lol lol lo,
Sil gözünün yaşın yarim lol lol lo, 

Hey onbaşı onbaşı lol lol lo,
Ben istemem onbaşı lol lol,lo,
Olursa çavuş olsun lol lol lo,
Dosta düşmana karşı lol lol lo, 

İki tarla bir anız lol lol lo,
Hopla hey goca domuz lol lol lo,
Yarim beni görünce lol lol lo,
Ne bet galır ne beniz lol lol lo.

Yoğurt çaldım yede get lol lol lo,
Galbidekin dede get lol lol lo,
Galbindekin demezsen lol lol lo,
Bir şeftali goda get lol lol lo. 

Yoğurt çaldım gazana da lol lol lo.
Selam söylen yazana da lol lol lo.
Mevlam sabırlar versin de lol lol lo.
Gapı gapı gezene lol lol lo. 

Çık daldan kiraz deşir lol lol lo,
Dibinde kahve pişir lol lol lo,
Her kahveyi sundukça lol lol lo,
Beni aklına düşür lol lol lo.

Al bolla yeşil bolla,
Babama dünür yolla,
İste babam vermezsede,
Kıyak gelin yürü,
Kuyu başını kollada Nevrız,ım yürü.

Oyun biter tekrar bağşiş alır ve oyuna başka bir arkadaşın yavuklusunu çıkarır.

Elmayı attıydım yuvarlandı,
Vardıda aman vardıda köşküne dayandı, dayandı.
Benim yarim bir öpmede uyandı,
Benim yarim öpmelerden uyandı.
Alamıyonmu Yeşil gözlü Anşayı Anşayı
Saramıyonmu,Yeşil gözlü Anşayı Anşayı,
Yedi benli Ayşeyi Vah Anşayı,
Alacağım ben ben seni,saracağım ben ben Yeşil gözlü Anşayı Anşayı
Yedi benli Ayşeyi vah Ayşayı

OĞLAN OĞLAN

Oğlan adın Molladır,oğlan oğlan oğlana,(yandım şeker oğlana,)
Ahırda at nalladır hele yandım oğlana ,

Oğlan oğlan oşumuş hele yandım oğlana a,
Pazara buğday taşımış yandım şeker oğlana,
Güzelleri görünce oğlan oğlan oğlana,
Kafasını kaşımış yandım şeker oğlana.

Kız saçların saçların oğlan oğlan oğlana,
Oynar omuz başların,yandım şeker oğlana,
Sarı kızı alacam oğlan oğlan oğlana,
Vermiyo kardaşları,yandım şeker oğlana.

Yar saçların iki kat,oğlan oğlan oğlana,
Bir gatını bana sat yandım şeker oğlana,
İki gönül darılmaz,oğlan oğlan oğlana,
Dön birazda bana bak,yandım şeker oğlana.

Bak geline kıza bak oğlan oğlan oğlana,
Aya bak yıldıza bak yandım şeker oğlana.
Beni beğenmiyodun oğlan oğlan oğlana,
Şu aldığın kıza bak yandım şeker oğlana.

KARADA KOÇUN BOYNUZU( Çocukluğumda Emirdağ düğünlerinde söylenirdi)

Karada koç meler gelir,
Dağları deler gelir,
Yalnız yatan yarimin,
Aklına neler gelir,
Haydinde benim diyom,çarşıdan Amman Amman,
Birazda Alalım komşudan .

Karada koçun boynuzu,
Siyahta saçın gunduzu,
Vargit yosmanın gızı,
Doğdu şafak yıldızı,
Haydinde benim diyom,çarşıdan Amman Amman,
Birazda Alalım komşudan 

ATLARA YONCA BİÇELİM

Göçelim yaylalara göçelim,amanında imanım,
Atlara ,taylara yonca biçelim,amman amman,
Vermiyolar ,seninilen kaçalım,amanın imanım,
Olmalı olmalı yari  güzel olmalı amman amman,
Arayıp arayıp denginide bulmalı ,amman amman.

Oluklu yaylaları oluklu amanında imanım,
Akar suları ,sularıda akar sülüklüde balıklı amman amman,
Vermiyolar seni bana umutlu amman amman,
Olmalı olmalı yari  güzel olmalı amman amman,
Arayıp arayıp denginide bulmalı ,amman amman.

Kız alayı davetli olduğu evden vedalaşarak ayrılır. Önde yine tefçi kadın kız alayı sokakları dolaşır kız evine gelinir. Bu davet, gelinin indiği güne dek sürer gider.
Oğlan evinde gelin inmeden bir gün öncesi kına gecesi yapılır. Damadın arkadaşları bir bir gelir. Her gelen çalgıcılar tarafından karşılanır. Akşam yemeği yenir. Düğünler genelde çalgılı içkili olduğu için içki içenler masalara geçer içmeye başlarlar. Kına yakma zamanı gelir. Sadıçla damadı yanyana oturturlar. Kına yakmadan anlayan iki kişi kına yakmaya, çalgıcılar da kına havası çalmaya başlar. Bütün gençler damatla sadıcın başına dolar ve hep bir ağızdan olanca sesleriyle kına havasını söyleyip kınayı yakarlar.(Düğünlerde çok Kına havası söyledim günümüze taşıdım)Şimdi bu kına havası da eski güzelim yorumu ile söylenemiyor. Söyleyebilen yok.
Hüseyin Yaltırık hoca nın 1990 yılı 
Halis Erenoğlu,ndan kayıt ettiği kına havasının  ses li kaydı kendisin de mevcuttur.
Ayrıca 2004 yılı sünnet düğününde seslendirdiği kına havası kaydı sosyal medyada yanındadır 

KINA HAVASI 
Kınası kavrulur tasta ,
Oğlan evi pek havasta,
Kız evleri gara gara yasta,
Sadıcım kınan kutlu olsun,
Şunca dirliğin tatlı olsun,
Hey hey heyaman hey.

Tuz gabını tuzsuz goyan,
Her evleri ıssız koyan,
Anasını kızsız koyan
Sadıcım kınan kutlu olsun,
Şunca dirliğin tatlı olsun.
Hey heyaman hey.

Anamın bitli yorganı hey hey,
Uykusu datlı yorganı,
Ellerin cicic yorganı,
Uykusu acı yorganı ,
Hey hey heyaman aman.

Kaynanam kümese de varsa,
hey hey hey,
Kurk tavuklar gözünü oysa,
Yumurtası sana bana kalsa,
Sadıcım kınan kutlu olsun,
Şunca dirliğin tatlı olsun,hey hey hey,

Kayaları karıncalı hey hey ,
Yanı çifte görümceli,
Hem dayılı hem amcalı.
Sadıcım kınan kutlu olsun,
Şunca dirliğin tatlı olsun,
Hey hey heyaman ,

Kaynanam hamama da varsa hey hey,
İki ayağı birden kaysa,
Hamam tası sana bana kalsa,
Sadıcım kınan kutlu olsun ,
Şunca dirliğin tatlı olsun,
Hey hey heyaman aman.

Kına yakılır gençler masalara geçerler, başlarlar düğün şerefine kadeh kaldırmaya. Oyun bilen oynar. Sesi güzel olan da türkü söyler. İlham geldimi ben de başlardım.

 
Doldurdum bardağı ırakıyınan,
Vallahi konuşmam meraklıyınan,
Bende güvenirdim yarim var diye,
Oda tez geçiyor el aklıyınan.

Bulamadım sarı yonca kökünü,
Nazlı yarim nerde işler ekini,
Ver ağzıma gül memeyin tekini,
Ememezsem her babalın boynuma,

(DERELER eseri nin İsmail Çakır hocanın derlediği ,notaları Afyonkarahisar sanat ve müzik ansiklopedisinde mevcuttur)

DERELER DERELER 
Dereler dereler derin dereler, 
Yar gine açıldı eski yaralar,
Zalım anan seni bana vermezse,
Yarim ikimizi ölüm aralar.

Derelerden akan bulanık seller,
İçimde derdimi ne bilir eller,
El kadar kağıda yazsam derdimi,
Bir güzel yoluna deli olmuş derler

Yaz gelince her dereler serinler,
Benim göğnüm topak boylu gelinler, anam gelinler.
Sevdiğini alamayan cahiller ,
Uyur uyur tatlı uykuda belinler, canmı dayanır.

Allı gelin su doldurur dereden,
Utanma perdeyi galdır aradan,
Ne güzel yaratmış seni yaradan,
Seni yardana gurban olayım.

Türkümü bitirdimmi,bir alkış kopardı. Gine isteriz derlerdi. Bende bir soluklanayım diye, birde düğünün hayırlı olması dileğiyle "Şerefe!" deyip kadehimi kaldırırdım.
Oyun oynayan gençler çalgı eşliğinde oyuna kalkarlardı. Yine "İki Bülbül", yine "Dabandan", "Ağır Ağır Gir Gapıdan" oyun hacalarını söylemeye başlardım.

İki bülbül hiç bir dala konarmı,
Bülbülün konduğu dallar anam solarmı,
İnsan sevdiğine böyle yanarmı,
Gel geçelim kömür ale gözlüm bağlardan.

Gıcımda gıcım gelir yarin kağnısı
Üstünde yatıyo Türkmen yavrusu,
Benim yarim güzellerin hangisi,
Gel geçelim kömür ale gözlüm bağlardan.

Al sayamın alına,ölüyorum yoluna,
Allahıma Can vermemde kız abam,
Girmeyince koynuna Aman aman.
Alsayam allanıyo,kenarı dallanıyo,
Şu gelen kimin yari de kız abam Aşkınca sallanıyo Aman aman

Öldürdün beni soldurdun beni,
Yosmanın kızı gel bize bazı bazı
Oynada boyunu göreyim aman
Ben aşkından öleyim aman aman.
Çalgı döner,

AĞIR AĞIR GİR GAPIDAN

Ağır ağır gir gapıdan,
Sensin beni bu yollara sapıtan,
Geçilmiyo mis kokudan,
Üç oyandan,beş bu yandan
Gönül gerdan yaylasından.

Gökte yıldız sayılırmı,
Çiğ yumurta soyulurmu,
Biricik öpsem duyulurmu,
Üç o yandan,beş bu yandan,
Gönül gerdan yaylasından.

Gökte yıldız burgan burgan,
Üstümüzdeki pamuk yorgan,
Sevecek sen işte gerdan,
Üç o yandan beş bu yandan,
Gönül gerdan yaylasından.

Bizim sokak mavili yazma bürünür,
Gömlek kısa beyaz teni görünür,
Bize kısmet yadellere verilir,
Üç o yandan beş bu yandan,
Gönül gerdan yaylasından.

Düğünlerde her insanın kendine göre bir oyun havası vardı. Abdallar o kişinin hangi oyun havasıyla oynayacağını bilir, çalarlardı. O havaya sözlere göre harfiyen oynarlardı. 

Örneğin Göçü Emmi'nin oynadığı hava"Kır Belini Ali Dayı" türküsüydü.

Kır  belini Ali dayı kır belini vay 
Çıkar dilini Ali dayı çıkar dilini vay 
Sar koluma Ali dayı sar koluma vay 
Gir dolaba Ali dayı gir dolaba vay,

Bir Kile buğday Satalım 
Ali Dayıya Gömlek alalım 

Kır  belini Ali dayı kır belini vay 
Çıkar dilini Ali dayı çıkar dilini vay 
Sar koluma Ali dayı sar koluma vay 
Gir dolaba Ali dayı gir dolaba vay,

Bir Kile Arpa satalım,
Ali dayıya Potin alalım
Kır  belini Ali dayı kır belini vay 
Çıkar dilini Ali dayı çıkar dilini vay 
Sar koluma Ali dayı sar koluma vay 
Gir dolaba Ali dayı gir dolaba vay,

Rahmetli Ahmet Çavuş'ta "Dol Karabakır Dol"u çok güzel oynardı. 

Elindedir Şişesi, içindedir neşesi
Nerelerden geliyon ciğerimin köşesi 
Dol Karabakır dol dol dol 
Bu gün senle başladık ağzına kadar dol.. 

Balişoğlu Aptil Can "Arab" oyunu oynardı. Abdal çalar, Abdil Can yarım saat yalelli yalelli oynardı.

Noman Rahmetli Avareyi oynardı, Abdal Avareyi çalar 

Gökteki Yıldız gibi dönmekteyim Avareyim hu hu Avare 
Ya gardduşma hu Kataru hu hu Avare hu Avare hu ,Avare hu hu hu. 

Harfiyen oynardı. Bundan başka oyun oynamazdı.

Halacın Hilmi, güzel "Dabandan" oynardı. Emirdağ oyunlarının ustası idi. Üstüne yoktu.

Ördek Cemil de "Çavuş Sizin Evleriniz Nerde Olur"u çok güzel oynardı. Abdallar çalar, ben söylerdim.

ÇAVUŞ SİZİN EVLERİNİZ NERDE OLUR.

Çavuş sizin evleriniz nerde olur nerde olur,
Sarar eller yüreğime dert olur, Amman Amman, 
Bu muhabbet seniyinen dört olur  
Ölürümde vermem seni ellere aman aman 
Ellere de küçük hanım ellerede ellere,
Sarı kızda tek tek vurur zillere 
Aman aman zillere aman ama.

Öğleyinen ikindinin arası, arası 
Yaktı beni kaşlarının karası aman aman 
Sende hançer bende gönül yarası yarası 
Ölmeyince vermem seni ellere  aman aman 
Ellere de küçük hanım ellere ellere ellere 
Sarı kızda tek tek vurur zillere  aman aman 

Aptes aldım ikindiyi kılmaya,
Bir çift güzel geldi su doldurmaya,
Sordum güzel sen kimlerin nesisin,
Açtı kollarını sardı boynuma,
Ellere de küçük hanım ellere ellere ellere 
Sarı kızda tek tek vurur zillere  aman aman 

Köçekoğlu Şükrü Çavuş, Bakkal Muhittin Garabaoğlu "Hacca Gelin" oynarlardı.(Maçaklı türküsü) Maçaklı Afyon'un Bayat ilçesinin Türkmen Yörük köyüdür. (İsmail Çakır derledi)
Hacca gelin gençliğinde çok güzel, kabadayı  bir kadınmış. Köyde tüm erkekler Hacca Geline havasmış, hayranlık duyarmış. Ama Hacca Gelin gayrimüslümlerin yaşadığı  dönemde pala bıyıklı, kabadayı yakışıklı Yorgo diye birine vurgunmuş. Köylüler hayranlık duydukları Hacca Geline ve bu sevdaya bu Türküyü yakmışlar.

İsmail Çakır derlemesi Hacca Gelin türkü notaları ( Afyonkarahisar sanat ve müzik ansiklopedisinde mevcuttur)

HACCA GELİN

Hacca Gelin Maçaklının Elması, 
Yorgo bıyık çamdağının bölmesi,
Ne hoş olur şu Haccayı sarması, 
Yamdım Haccam ben oraya varamam, 
Varsam bile ben yanında duramam. 

Hacca Gelin Maçaklıda Birmiydin, 
İki dutam bir seleği yermiydin,(Gönderdiğim çerezleri yermiydin)Amman Amman yermiydin
Yeni açılmış bir kırmızı gülmüydün, 
Yamdım Haccam ben oraya varamam, 
Varsam bile ben yanında duramam….
İkisinin de ismi Hacca Gelin kalmıştı.

Oyunlarla türkülerle gençler düğünü sabaha kadar sürdürür. Sabah da düğün evinden kalkılır, topluca yine çalgı eşliğinde hamama gidilir. Hamamdan çalgı eşliğinde oğlan evine gelinir. Artık gelin alma hazırlığına başlanır. Vesaiti olan eş dost düğüne gelin almaya katılır. Çocukluğumda gelin at ilen ya da yaylı dediğimiz at arabası ile indirilirdi. Sonradan vesait ile indirilmeye başlandı. Gelin arabası süslenir. Önde gelin arabası arkasında eşlik eden bütün vesaitler konvoy oluştur, sıraya girer, gelin evine hareket edilir. Çalgı çalınır. Bütün vesaitler kornalarını bağırta bağırta gelin evine varılır. Gelin arabasının ön tarafa motorun kaportasına bir namazla serilir. Diğer vesaitlerin aynalarına birer havlu bağlanır. Gelin arabası kız evinin kapısına yanaşır. Gelinin büyüklerinden biri dua ile gelinin beline al kurdela bağlar. Gelini elinden tutup gelin arabasına bindirir. Eskiden gelin kız Baba evinden çıkarken Abdallar (Abdal Eski) "Kara Koyun Koyunların Beyidir" ezgisini söylerdi. Bu ezgi söylenirken kızın ailesi ağlardı.

https://www.facebook.com/selahattin.erenoglu/videos/10213629653272493/
KARA KOYUN

Kara koyun koyunların beyidir,
Akkoyunda yüreğimin yağıdır, aman yağıdır.
Aslımı sorarsan Türkmen beyidir, aman beyidir,
Melemede koyunum meleme de, Anan gelir yazıdan,
Her analar ayrıda düşer kızından aman kızından.

Efkar geldi yüreciğim sızılar,
Yaz bahar ayında meler kuzular,aman kuzular,
Bu yıl alacağım gadın gız seni 
Ah ne deyim kara geldi,yazılar,aman yazılar,
Melemede koyunum meleme de Anan gelir yazıdan,yazıdan
Her analar ayrıda düşer kızından aman kızından.

Eskiden at ile At arabası Yaylı ile gelin indirilirdi.
Gelin vesaite binince hoca dua okur. Gelin, selam selavatlan evinden konvoyla ayrılır. Konvoy, davullar kornalar eşliğinde Emirdağ sokalarında gezip oğlanevine varır. Geleneklere göre oğlan evinin önünde üzerlik yakılıp nazar değmesin diye duman tütütülür. Arabadaki gelinin kapısını birisi tutar "Kaynanayı çağırın gelin inmiyo, geline ne veriyosun?" der. Kaynana da "Sarı ineği danasıyla birlikte veriyom" der. Gelin arabasının kapısı açılır. Dualar eşliğinde damat gelini alır. Koluna girer. Alkışlar arasında eve girerler. Gelin artık esas evine gelmiş olur.

MAHALLİ HAVALAR

Leyleğin yuvası yüksek dağda olur,
Yari kötü olanın gözü elde olur,
Bir yiğitde sever eller alırsa,
Ölür gider yüreğine dert olur.

Yeşil gironunan al grepdöşen,
Çok olur güzelin ardına düşen,
Ardına düşeli oldum perişan,
Ben seni gız iken seven oğlanım.
 
Aman ver Allahta aman ver Allah,
Şu karşıki dağa duman ver Allah,
Nazlı yari bir kötüye vermişler ,
Zalım anasına iman ver Allah.

Allı sayasına bala diyorlar,
Kız senin Adına Zala diyorlar,
Çıktım baş doktora muayene oldum,
Ciğere uğramış yaran diyorlar.

Dolmalı evlere sererler kilim,
Çok ardına düştüm ayağım yalın,
Tenhalarda denk getirdim yarimi,
Çözmedim düğmeni gırılsın elim. 

 Mağlıca gidiyom kil ocağına,
Macir donu giymiş yar bacağına,
Anan seni bir kötüye veriyo,
Çıkarma kötüyü yar kucağına.

 Hani yarim seni sevdim diyodun,
Kalaylanmış kap içine koyodun,
El ayrılsa ben ayrılmam diyodun,
Ne kötülük gördün ayrıldın benden.
 
Çeşmenin başında vuruldum sana,
Helalinden bir şeftali ver bana,
Bir dünür yoladım zalım anana,
Kızım küçük deyip vermedi bana.

Yüce dağ başında dönen değirmen ,
Yare yana yana kalmadı derman ,
Şu yalan dünyada bir tek canım var,
Oda nazlı yarin yoluna gurban.

 Güz gelince savururlar harmanı,
Hiç kalmadı dizlerimin dermanı,
Nazlı yarim seni bana vermezler,
Anan gavur olmuş baban ermeni.

 Avcılar vuruyo ördeği kazı,
Çekilmez emmiler kötünün nazı,
Sen bir koyun olda bende bir kuzu,
Meleyi meleyi getirek yazı. 

Yeşil üzüm verir Horanın bağı,
Onun için şimdi şu Emirdağı,
Benim yarim yadellere gidiyo,
Eridi galmadı yüreğim yağı.

Ne aman dolaşık Horanın yolu,
Gadife golçaklı yarimin kolu,
Kızım buralardan kim geldi geçti,
Ana gözüm çıksın dayımın oğlu.

Millet bahçesine dikerler kavak
Havas olduyuduk nasıl ayrılak,
Nazlı yarim doyamadım tadına,
Bir yüzün bal olmuş bir yüzün kaymak.

Emirdağlarında(yüce dağ başında) Göç katar katar,
Bana bir dert oldu ölümden beter,
Benim öpmelere kıyamadığım,
Soyunmuş kötünün goynunda yatar.
 
Emirdağı varmı sana zararım,
Yar yitirdim oğrun oğrun ararım,
Sana idi benim kavli kararım,
Ela gözlü top kekilli maralım.

Evleri var yol üstünde sekide,
Nerde görsem benim yarim kapıda,
Allı Turna gibi güzel yapıda,
Boyuna posuna kurban olayım.

Karacalar yönün beri bakıyo,
Kız senin evkarın beni yakıyo,
Domur domur olmuş teri akıyo,
Al benim mendili sil oğrun oğrun.
Gel yorgun yorgun.

 Ferimezde deli gönül ferimez ,
Kız senin kocanda yolda yürümez,
Anan seni bir kötüye veriyo,
Ölesiye gözün yaşı gurumaz. 

Fendinede deli gönül fendine,
Verseler güzeli dengi dengine,
Pek o kadar mağrurlanma sevdiğim,
Yüksekten uçanlar konar engine.


Bağınıza vardım gara üzüm var,
Eğlen kömür gözlüm bir çift sözüm var,
Utandımda diyemedim yüzüne,
Benim sende ta güccükten gözüm var.
  
Gangal çiçek açmış başı dikenli,
Yeni bir yar sevdim onyedi benli,
Bin goyun güderim ellisi çanlı,
Satarım çanları alırım seni.

Yeşili guşanmış alın üstüne,
Tereyağı dökmüş balın üstüne,
Eğer yarim geleceğini bileydim,
Gülyağı dökerdim yolun üstüne.

Bizim yaylaların goyağı otlu,
Bir gelin yitirdim,cafayır adlı,
Oda löğmenlerin evinde saklı,
Varın arınızdan ölün gidiler.
 
Karşıda göründü bir yeşil mezar,
Bilmiyom ısıtma bilmiyom nazar,
Yarimin anası ilvanlı gezer,
İlvanlı karının kızına yandım.

Anam anam gadın anam bal anam ,
Sevdiğimi gözeli bana al anam,
Eğer sevdiğimi bana almazsan,
Yalan olsun dünür bayrı sal anam. (Yalancıktan olsun dünür sal anam da, sal gadın anam)

Amanın sevdiğim almalı imiş,
Arayıp dengini bulamalı imiş,
Anan seni bir kötüye veriyo,
Kötüye varmadan ölmeli imiş.

Avereni kurucayı helanı,
Benim yarim çok söylüyo yalanı,
Koynunamı koydun gara yılanı,
Kara uyılan sokar seni öldürür.

Kalın olur kara dağın odunu,
Çeken bilir ayrılığın dadını,
Eğer senden evvel oğlum olursa,
Ela gözlü ALİ gorum adını.

Karanlık derede izler sürülmez,
Yarden ayrılanın derdi sorulmaz,
Zalım anan bana ölsün diyomuş,
Bir ben ölmeyinen dünya durulmaz.

Yeşil gironunan ben yari gördüm,
Ah anam dedimde bağrıma vurdum,
Çıkardı goynundan iki elma verdi,
Göğnünün olduğunu o zaman bildim 

Aşağıdan gelen gelin nereli,
Ak elleri boğum boğum kınalı,
Başınmı büyüdü gelin olalı,
Ben seni kız iken seven oğlanım.

 YEŞİL AYNA DAKINDINMI BELİNE
 Türküsü de ben çocukken bizim yörede söylenirdi,

Yeşil Ayan sokundunmu beline,
Gelin gurban olam tatlı diline,
Sen düşürdün beni alem diline,
Gel hey melul melul gözü yaşlı yar, beninilen Mercimeğim daşlı yar.

Çarşıdan aldırdım yeşil biberler,
Bizim elimize Suvermez derler,
Bana haram oldu yattığım yerler,
Kaldırın yatağı yarsiz neyleyim.

Çarşıdan aldığım yeşil aynayı,
Boşuna çığnadım yalan dünyayı,
Ne İstanbul koydum nede Konyayı,
Kendime bir nasip yar bulamadım.

MAHALLİ HAVALAR 

Alçaktan gel yüksek bağla bendini,
Usul yürü terazile kendini,
Kahpe felek değirmenin döndümü,
Döne döne nöbet bize geldimi.

Sarı yonca bulamadım kökünü,
Benim yarim nerde işler ekini,
Ver ağzıma gül memeyin tekini,
Ememezsem Allah kulum demesin.

Yol üstünde sarı çiçek mezedir,
Ela göze sürme çekmek cezadır,
Gelinin(Yarimin) yanağı gülden tazedir,
Öpmeye kıyamam toz olur diye.

Burçak çiçek açmış ekinler kelle,
Gınalı kekliğim eşini belle,
Askere gidiyom bir mektup yolla,
Ölür gider bende seni soramam.

Tirene takılan demir halkadır,
Güzelin saçları dalga dalgadır,
Ben nazlı yarimi alacağıdım,
Beni bir işveli gelin aldatır.

MAHALLİ HAVALAR

Kara koyun erken gelir guşluğa,
Emlik kuzu dayanamaz açlığa,
Güzelinen bir gecelik yatmayınan,
Elli sene faydası var gençliğe.

Yüce dağ başında alıç ağacı,
Kurumuş yaprağı kalmış anacı,
Eğer yar olmaya gönlün yok ise
Sen bana gardaş de ben sana bacı.

Tavus kuşu su başında oturur,
Kah kanadın kah yeşilin batırır,
Demedimmi nazlı yarim ben sana,
Çok muhabbet tez ayrılık getirir.

Gel  hele gel hele hilacı yarim,
Bulanık havanın Güneci yarim,
Sen benim üstüme çok sevgi sevdin,
Buda o günlerin yamacı yarim.

Gel hele gel hele bir göreceğim,
Yeni köyden geldim gül vereceğim,
Nazlı yarim çok sallanma karşımda,
Olanca Gülünü ben dereceğim.

Sular akmayınca durulmazımiş,
Gönül sevmeyince yorulmazımiş,
Ben bilirim nazlı yarin kalbini,
Benden başkasına yar olmazımiş.

Azziyenin öte  Yanı  Kuruca,
Bi su verin içeçeğim duruca,
O yar ilen Bir araya gelince ,
Samanlıklar  Saray olur o gece.

Çeşme senin Kurban olam taşına,
Mor Fisatanlım gelmedimi başına,
Hiçbir yanlarına havas değilim,
Tonbul Memen ilen hilal kaşına.

Adını koymuşlar senin Sabahat,
Seni sevdiiesen bende mi kabahat,
Bileydim sevmezdim seni,
Yalan Cilven ile kandırdın beni.

Emirdağlarına kara gidelim,
Emirdağlarına Kara gidelim,
Ayvadan osandıık nara gidelim,
Buranın gözeli gönül eğlemez,
Güzeli bol olan yer gidelim.

Emirdağı bir geçmeynen yol olmaz,
Altın yere düşmeyinen pul olmaz,
Elin gızı kendi gelip yar olmaz,
Varıp kapısında yalvarmayınca,

Emirdağı goyağında kar yatar,
Kötüler kendini yüksekten atar,
Pek o kadar mağrurlanma sevdiğim,
Vallahi koynunda kötüler yatar (yamyamlar yatar)

Emirdağı birbirine Ulalı,
Altın yüzük parmağında dolalı,
Başınmı böyüdü gelin olalı,
Ben seni kız iken seven oğlanım.

Emirdağı derler derenin içi,
Güzel gelinlerin sallanır saçı,
Al bohçanı düş ardıma gidelim,
Afıyon damları hep bizim uçun.

Emirdağı derler taşlı kaleli,
Anamdan doğalı başım belalı,
Başınmı böyüdü gelin olalı,
Ben seni kız iken seven oğlanım.

Bilemedim Yaylanızın yolunu,
Saçın uzun bağlasınlar kolumu,
Bir kötüye düşürdüler yolumu,(Eğer anan seni bana vermezse)
Kötüler adamı yolundan eder,(Yemin ettim keseceğim yolunu anan yolunu)

Birçok Emirdağ Havaları gibi ,1940 lı yıllarda Yaylada çobanlar söylerdi 

HARMANA SERERLER(YIĞARLAR)SARI SAMANI
Harmana sererler sarı samanı,
Hiç gitmiyo Emirdağın dumanı (Hiç gitmiyo şu Başımın boranı)
Gel otur yanıma canım sevdiğim,
Ayrılık mı olur Yayla Zamanı, Harman zamanı,

Kuyunu başında Hışmar eyledin,
Bir sevgi sevdimde pişman eyledin,
Keşke bu sevgiyi sevmez olaydım,
Beni anam ilen düşman eyledin (Beni Gacerliye düşman eyledin)

Gacerli çeşmesi bir ince yoldur,
Ağlama sevdiğim destini doldur,
İntizar eylede gocanı öldür,
Öldür gocanıda alayım seni.

HACI HÜSEYİNİN VAYSALDA YANAN UZUN GELİNE BACISI FADİME GELİNİN AĞIDI

Çayır çimen olmuş vaysalın düzü,
Hem anası yanmış hemide gızı,
Gurbanlar olayım anamın gızı,
Sehil ördeğine benziyo yüzü.Döne döne yanan anamın gızı.

Hastanenin dört tarafı kapısı,
Beyaz giyer doktorların hepisi,
Sehil ördeğine benzer yapısı,
Gurbanlar olayım anamın gızı,
Sehil ördeğine benzerdi yüzü.

Hem anası yanmış hemide gızı,
Döne döne yanan anamın gızı,
Sehil ördeğine benzerdi yüzü.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ZALIM POYRAZ VE HİKAYESİ - 6 -

ALLI GELİN - GURTLU DERELER - 3 -