ALLI GELİN - GURTLU DERELER - 3 -
BADEMLİ NAHİYESİ ,KARABAĞ HAVASI.
Canını yediğim Allı keziban, 2
İbalı döşüne kurban olayım, kurban olayım.
Kezban geymiş basmaların alını,
Çekmedinmi ayrılığın zorunu,
Elimden aldılar Kezban yarimi,
İbalı döşüne Kurban olayım, Kurban olayım
Düşüne düşüne geldim pecene,2
Divanmı duruyon kötü kocana, kötü kocana.
İbalı döşüne kurban olayım, kurban olayım.2
ANDİYE'NİN (GAGA) ÖYKÜSÜ
Bir adı Andiye'dir, bir adı da Gaga. Rahmetli Tıkıdak Gazinin ağbisi. Elektrikler olmadığından Ramazanlık günlerde iftar ezanı zamanı halk, onun su deposunun ordan atacağı topun sesini bekler, top atımı sofranın başına geçer, oruçlarını açarlardı. Gaga emmi, Cırcırların Hacer'e havastı. Günün koşulları fakirlik, bir türlü dikiş tutmaz, O da bağrı yanık ozan olur.
Çarşıdan Aldım Tuzu,
Müftüoğlunun boynuzu,
Avluda göt baş atar,
Cırcırın Hacer kızı.
O ara Hacer kızı, Müftüoğlu Çolak Fevziye nişanlarlar,
Pencereden taş geldi,
Ela gözden yaş geldi,
Zalımdır Hacı Hüseyin,
Köprüde yamaç geldi.
Minarede ezan var,
Dondurmada gezen var,
Karşıdaki haneyde,
Gün görmedik güzel var.
Hacer teyze hamamdan çıkmış, Gaga kolundan tutmuş. Hacı Hüseyin Dede, Eski Hamamın yanında konağı vardı, evine gidiyomuş. Hacı Hüseyin Dede bakıyo bir kadını birisi sürümeye çalışıyo. Bastonla "Terbiyesiz!" deyip üzerine yürüyo. Gaga korkudan olsun, saygıdan olsun bırakıp kaçıyo. Hacı Hüseyin Dede, Cemal Doğan'ın, Fadime Yengemin, Mehmet Doğan'ın, İbide Yengemin, Vaysal'da yanan Uzun Gelinin babaları. Bizim Esat, Halil, Aliihsan Erenoğlu, Meral ve Behice'nin dedeleri. Kadın kaçırmaktan Gagayı Tutuklarlar. Eski hükümet binasının uzun çarşıya bakan kapısı vardı. Tam girişte karşıda ağaçtan parmakçalıklı mahpusane vardı. Mapuslar ordan girene çıkana bakarlardı. Gaga da ordan Hakimin geldiğini görüyo. Gaga;
"Sandık üstünde sandık,
İfadeden osandık,
İfadeyi doğru al,
Konaktaki Mustanlık (Sorgu Hakimi demek)" diyor.
O anda ifadeye Hacer teyze de geliyor. Gaga başlıyor;
"Çivide eleğim var,
Kadife yeleğim var,
İfadeyi doğru ver,
Sende çok emeğim var" diyor.
Hacer teyze şikayetçi olmuyo. Hacer teyze Çolak Fevzi ile evleniyo, gelin oluyor. O zaman gelin başını bir Anam, birde Süleyman Kerman Amca'nın hanımı Übüde Teyze bağlıyo. Anamın babası Kalenderzade Kadir Efendi, Emirdağının ilk Belediye Başkanı. Übüde ablanın Babası Hurşut Ağa, Kurtuluş Savaşı zamanı seferberlikte Ordu Emirdağından geçerken önlerine geçiyo. Askere Gümüş Mecidiye dağıtıyo. Übüde teyze, Allah mekanını cennet etsin can gardaşım Atilla Kerman'ın da Annesi. Hacer Teyzenin başını bağlamaya Annemi çağırıyolar. Anam, "Hacer geçmiş olsun" diyo. Hacer Teyze "Sağol Hacca Abam" diyo. "Adliyeye varana kadar şikayetçiydim, nasıl o beyiti söyledi, duygulandım. Kötü biri değil. İçeride yatmasını istemedim. Gönlüm razı olmadı. Hakim sordu, 'Kızım seni sürüklemek istemişler, ne diyorsun?', öyle bir şey olmadı efendim dedim, şikayetçi değilim dedim." demiş.
YAYLACILIK
Göğüs yayla dedelerimden süleleye tapuludur. Hatta yeşil Arapça yazılı ilamı mevcuttur. Kuzu çobanlarını altı aylığına tutardık. Kürtünde kuzular doğarken başlar, kuzular büyüyüp toklu olana kadar dururlardı. Hepside bağrı yanık ozandı. Türküler yakar söylerlerdi. Kuzu çobanlarından çok türkü öğrendim. Bellek bende kuvvetli olduğundan, daha ilkokula başlamadan ezberime alıp günümüze kadar taşıdım.
1944 Emirdağ Göğüs yaylada kuzu çobanlarımıza azık götürürdüm,ayrıca Çobanlara anamdan gizli çerez götürürdüm,Çobanlar da bana türkü söylerlerdi.Yayla türkülerini onlardan öğrendim.
ALLI GELİN BULUM BULUM BULANIR (Ulaş Kurtuluş Ünlü derledi)Yemi TRT rep giren Emirdağ,a kazandırılan türkü)
Allı gelin bulum bulum bulanır,
Hovardalar kısa yoldan dolanır,
Sevdiğini alamadık cahiller,
Uyur uyur tatlı uykudan uyanır. Canmı dayanır.
Yayladan gelirken yorulurmuyum,
Ben goyun güdene vurulurmuyum,
Orda benim kaşı karam dururken,
Gider bi kötüye sarılırmıyım.
Yayladan gelirken yolun sağında ,
Bir çift güzel gördüm Emirdağında,
Sordum güzel,sen kimlerin nesisin,
Açtı kollarını sardı boynuma, benim boynuma.
Yayla yayla Göğüs yayla, yurdumuz,
Nedir Eller bizim ilen derdiniz,
Hep ellere üçer beşer verdiniz,
Bana bir kötüyü çokmu gördünüz.
YAYLA TÜRKÜLERİ(Kuzu Çobanlarından aldığım)
Bizim eller yaylasına yürümüş,
Tez gidelim o göçlere erelim,
Boz dumanlı soğuk sulu yaylanın ,
Soldurmadan çiçeğini derelim.
Yaylalar içinde Göğüsün yayla,
Yeni aşka düştüm hey gadın Mevla,
Askere gediyom,bir mektup yolla,
Ölür gider belki seni saramam.
Bizim yaylaların başı taşlı olur,
Yarden ayrılanın gözü yaşlı olur,
Uzun günler saymayınan başmı olur,
Ömrümü çürüttün gün saya saya,
Göğüs yaylasında Çeğilli pınar,
Ellerimi soksam ellerim donar,
insan sevdiğine böylemi yanar,
Yana yana kül oluyom yoluna.
Gangal çiçek açmış başı dikenli,
Yeni bir yar sevdim onyedi benli,
Bin goyun güderim ellisi çanlı,
Satarım çanları alırım seni.
Basmam yaylanıza bi daha basmam,
Gelinmi gediyon al yüzlü yosmam,
Beni gorda bi kötüye varırsan,
Ölesiye senden selamı kesmem.
Bizim yaylaların goyağı otlu,
Bir gelin yitirdim Cafayir adlı,
Nerde görsem ben o yari tanırım,
Ak buğday benizli dilleri tatlı.
Yaylaya çıkmışta kar yiyememiş,
Hasa işliğini yar giyememiş,
Sabah erken çıkmış yarim yollara,
Allaha ısmarladık yar diyememiş.
Yayla yollarından inip gelirken,
Ezraili gördüm yılanı yerken,
Bende kanatlandım uçayım derken,
Kırdı felek kanadımı kolumu.
Bizim konduğumuz darı sekisi,
Doğadan geliyo yarin kokusu,
Guzu secer güzellerin hepisi,
Güzeller içinde yarim var benim.
Bizim konduğumuz darı sekisi,
Doğadan geliyo yarin kokusu,
Şehil ördeğine benzer yapısı ,
Seni yaradana gurban olayım.
Yaylaların ısırganı biçilmez,
Bal Dudaklı nazlı yarden geçilmez,
Nazlı yar oturmuş goyun sağıyo,
Vakti gelmeyince güller açılmaz.
Yayla yollarından gelemeyenler,
Al yeşil gülünü deremeyenler,
Günde kötüyünen vakit geçirir,
Güzelin sevmesin bilemeyenler.
Yayla yollarından gelenim mi var,
Şu cahil halimden bilenimmi var,
Derdimi yazsamda nazlı yarime,
Götürüp eline verenimmi var,
Emirdağlarına saldım goyunu,
Mor menekşe gibi eğmiş boyunu,
Yattıyıdım uyandıran olmamış,
Cennet köşkü sandım, yarın koynunu.
Evleri var evimizin denginde ,
Çoban olsam eve gelmem on günde,
Şimdiki gızların gözü zenginde,
Mal adama Allah verir budala.
Yaylanın düzünde goyun sağıyo,
Zülüflerin ak gerdanı döğüyo,
Gurbanlar olduğum topacık gelin,
Yörüyüşün yüzbin gayma değiyo, da senin değiyo
Bizim yaylalarda gonca gül olmaz,
Boşla deliliği dağlar yol olmaz,
Elin gızı kendi gelip yar olmaz,
Varıp gapısında yalvarmayınca.
Kalkmış Emirdağın dumanı karı,
Göğüs yaylasının geldi baharı,
Türkmen güzelleri dönmeden geri,
Mor sümbüllü yaylamıza varalım.
Bizim konduğumuz Gögüsün yayla,
Yeni aşka düştüm hey gadir Mevla,
Askere gediyom,bir mektup yolla,
Ölür gider bende seni saramam.(Ölene dek mektubunu saklarım)
Saçını yumuşta zülfünü tarar,
Gel bi sarılalım boyumuz Garar,
Anan seni bi kötüye veriyo,
Kötüye varması ömüre zarar.
Yeşili guşanmış alın üstüne,
Tereyağı dökmüş balın üstüne,
Eğer yarim geleceğin bileydim,
Gülyağı dökerdim yolun üstüne.
Leyleğin yuvası yüksek dalda olur,
Yari kötü olanın gözü elde olur,
Bir yiğitte sever eller alırsa,
Ölesiye yüreğine dert olur.
Bizim yaylaların karı erimez,
Kız senin gocanda yolda yürümez,
Anan seni bir kötüye veriyo,
Ölesiye gözün yaşı gurumaz.
Göğüs yayla Tingillinin otağı,
Ben nerde bulayım kaşı çatığı,
Banada diyorlar vazgeç yarinden,
Vaz geçemem ekmeğimin katığı.
ALLI GELİN (Bu da eski bir Emirdağ Türküsü olup, çocukluğumda Yaylada söylenirdi.)
Allı Gelin Taş Başını Yol Eder
Ördek Gelir Su Başını Göl Eder
İki Güzel Pencereden El Eder
Birin Alsam Birin İntizar Eder
Allı Gelin Paçaların Yaş Gibi
Yaktın Beni Kara Kara Taş Gibi
Kötü Kocan Sanki Sana Eş Gibi
Alamadım Yardan Ben Muradımı
Şu Derenin Ardı Ceviz Ağacı
O Yarde Bulunur Gönül İlacı
Zalim Annen Seni Bana Vermezse
Sen Bana Abey De Ben Sana Bacı
Çocukluğum yaylada, bucakta, yarımcada, kürtünde geçti. Bucakta, Yarımcada Babam rahmetliye bayramlaşmaya gelenlerden öğrendim. O dönemin meşhur, lakabı ile anılan kişileri sayarlardı
Sen bu zanaatın pirisin,
Taplı kızının Velisin,
Veysellinin dölüsün,
Hacı Aptullanın Alisin,
Emirdağlı Velisin,
Horan Köylü Ganisin,
Merdenlerin Pılisin,
Mazakların Gülüsün,
Keleşlerin Moçusun,
Gazvelilerin Miçisin,
Hacı Avcının Göçüsün…
Emirdağında fazla kalmazdık. Kaldığımız dönemlerde, Hacı Vahit Konağında olurduk. Konağın odası vardı. Odaya yaşlı, hatırı sayılı insanlar gelirdi. Hepsi hoş sohbet insanlardı. Onları dinlemek çok hoşuma giderdi. Onlardan bir kelam öğren sırtın yere gelmez. Nur içinde yatsınlar. Hepsi birer köşe taşıydılar. Büyüklerimiz dedeme ait bu konakta toplanırdı. Burada gereği, memleket meselelerini konuşurlardı. Seferberlik dönemi aynı konakta Selahattin Adil Paşa, Muzaffereddin Paşa kalırlarmış. Benim büyüğümün büyüğü Muzaffereddin ağbime ve oğlum Selahattin'e Babam, bu paşaların ismini koymuş. Pirikli'de (Adayazı) Alay karargahı, Tez'de Fırka karargahı varmış. Hatta, 1958'de Sivas'ta Temeltepe'de 59 Tümen Komutanı Tüm General Şevket Doğu Paşaya şöfor seçilmiştim. Paşa bana Suvermezi ve "Suvermezin güzeli meşhur mu?" diye sormuştu. Kendisine, "Komutanım Emirdağlı mısınız?" diye sorduğumda, Oğlum "Emirdağ Azziye idi, Firikli'de alay karargahında subay idim." demişti.
Emirdağının ilk kuruluşunu anlatırlardı. Ramazanlık gün,Hoşafoğlu İzzet Aydemir ağbi Kıbrıs taksi durağına uğrar sohbet esnasında bu bilgiyi anlatır ve rahmetli Mustafa Sayan eniştem olur;ondan da duydum. İlk, Rahmetli (Hüseyin)Kör Veli Dedem gelip Yarımca'ya konuyo. Göçebe olduklarından kıl çadır kuruyolarmış. Güve kıl çadırlarını yiyo. Ordan Bolvadin köprüsünün oraya suyun kenarına konuyolar. Tez köyü bizden yani Emirdağımızdan eski diye anlatırlardı. Tez Beyi arkadaşları ile geyik avlamaya çıktığında bakıyo ilerde bir duman tütüyo. "Varalım bakalım kim bu bize sormadan buralarda duman tüttüren" diye çadırın yanına geliyolar. Kör Veli Dedem buyur ediyo. Tez Beyi ve arkadaşları, "Bey amcayı kırmayalım inelim." deyip atlardan iniyolar. Kıl çadırda ağırlanıyolar. Dedem, yeni doğum yapmış ineğin danası öldüğünden, memesi yanmasın diye ineğe kuzuyu yakmış. Misafirlere bu kuzuyu kesip ikram ediyo. Cömerttliğimiz ordan geliyo. Tez beyi köye varıyo. Ahalisini topluyo. "Bizde beylik ne gezer, Allah beyliği bizi misafir eden amcaya vermiş, ineğin kuzusunu bize yedirdi, ineğin memesi yanacak, bu adamlar katıksız kalacaklar" diyo ve dedeme oğlaklarıynan 60 tane keçi gönderiyo. "Bizim zenginliğimiz oradan gelir." derlerdi. Mustafa Sayan hocaya sordum, "Kimdi bu ağa?" diye.Öğretmen İzzet Ulvi Acar'ın dedesi dedi.
Kör Veli dedemi takip eden tüm dedelerim hayvancılıkla (koyun, kuzu, keçi) geçimlerini sağlamışlar. Göğüs yaylayı tapulamışlar. Hala ilamı tapusu mevcuttur. Yeşil ilam Şargen Çürükkaya, Garben Karaçamur, Cenuben Yellibel, Şimalen Oluklu ilamdaki bu yaylalar arasında Göğüs Yaylada, taa Hacı Mehmet Ali Ağadan Hacıvahit Dedelerden miras gelen bu mesleği, Rahmetli Babam 1952'ye kadar sürdürdü. Çocukluğum bu yaylada geçti.Çuğulu'nun bir tek koyununu görmedim.Emirdağ Yaylasına da sahip çıkamadı.Çoğu(Bolvadin) belediye başkanı keşif çıkarır;Hacı Bayram Kahya Hakim'e"Buralar Erenoğlu'lara ait, ellerinde yeşil ilamı tapusu mevcut, bizde Oluklu'ya konardık" der.Maalesef o dönemin belediye başkanı bunları bildiği halde ses çıkarmaz,yayla ortadan ikiye bölünür. Yarısı,Karaçamur, Kütüklü Çoğu'ya (Bolvadin'e) geçer. Siyasi kin bu insanların gözünü bu kadar kör eder. Şimdi Yaylaya çıkan Bolvadinlilere Otlakiye parası ödüyor.
1980'nin başı,Dimitlerin Koca Emmi'yi, hanımını, gelinini Göğüs Yayla'ya çıkardım. Taksiyi Göğüs Yayla'ya kitledim,elime bir cığcığa aldım.Çeğelli'nin Eğreğin altında Kütüklüde kapalı ağıllar var, vardım ses ettim. Gırışın Apık çıktı. "Ooo! Halisefendi hoş geldin,hele içeri gel." dedi, oturduk. "Buralar Bolvadin'e geçti. Sen nasıl ağıl yaptın?" dedim. "Bolvadin kütüğüne kayıt olduğumda öyle yaptım buraları" dedi. Buraların sahibi ol, bunları işit. Emirdağlı olarak çok dokunuyo.O dönemin Belediye başkanının ihmalinin, Bolvadin'lilere hediyesi...Ordan ayrıldım Karaçamur Oluklu'da delikanlı dana güdüyo. "Delikanlı epey dolaştım bir keklik sesi duymadım" dedim. Delikanlı "Len Ağa! Dağların yakışağı idi bi tane kalmadı." dedi.
Malesef Avrupadan Tüfek getirdiler kökünü kestiler.1855 A.B.D Kızılderili lidelerinden topraklarını satınalma teklifinde bulunur;Kızılderili liderin cevabı,biz bu toprakların,güneşin,akar suyun sahibi değiliz ki satalım!Bizim tecrübemize göre burların sahibi var .Halkım için dünyanın her köşesi kutsaldır beyaz adam gelir toprak alırsa ,dünya onun dostu değil düşmanıdır,iştahı kabarır dünyayı ele geçirirse dünya çölleşir,bütün canlı yok olur,bizde yok oluruz,dünyanın başına ne gelirse bizimde çocuklarımızında başına o gelir der
Yaylacılık biz Türkmen,lerin işiydi,aşıydı,geleneğiydi,eğlenceydi.Yayla zamanı geldimi bir heyecen sarar yaylacıları.Emirdağ,Alibeyce,Beyköy,Manoğuz ,Bağlıca,Geynik,Gömü,Sığracık,Gedikevi köyleri Çamdağı,na çıkarlar;Çamdağı,nda Çanacık,Çatma,Gökkuyu,Kale,Kavaklık gibi yaylalar bu Türkmen aşiretine mensup yaylacıları beklerdi.Elhan,Türkmen Akviran,Karaağaç,Guruca ,Yarımca,Pirikli, Pörnek,Suvermez,Ekizce köyleride Emirdağ halkıyla Emirdağ yaylalarına çıkarlar.
Emirdağları bir hayat çınarıdır.Benimde doğumumdan 13 yaşına kadar yaşamım Göğüs yaylada geçti.Kuzu çobanlarını 6 aylığına tutardık.Kürtünde kuzular doğarken başlar ,kuzular büyüyüp toklu olana kadar dururlardı.Hepside bağrı yanık Ozan' dı.Türküler yakar söylerlerdi.Kuzu çobanlarından çok Türkü öğrendim .Daha ilk okula başlamadan ,bellek bende kuvvetli, ezberime alıp günümüze kadar taşıdım.
Emirdağ Çatallı'dan Oluklu'nun, bizim yaylanın altına kadar yol gidiyor, göğüs yaylaya çıkmıyodu. Emirdağındaki evimin arkasında karayolları şantiyesi, başlarında Adil Ağbi diye biri var. Eve geçerken uğrar karavanda sohbet ederdik. Ufak tefek bişeyler lazım oldumu evden çarşıdan getirirdim. Bir gün "Adil Abi, Göğüs Yayla bizim ama yol bizim yaylanın altında kalmış, ordan bizim yaylaya yolu kimden müsaade alıp da çıkaracağız?" diye sordum. "Müsaade sana pahalıya mal olur, Çatallı Yayla yolu diye bir emir geldimi ben seni ünlerin çıkar orayı kavuştururuz." dedi. Bir gün yayla yolu kürünecek, Adil Ağbi haber verdi. Kasaptan bol et, domates, biber, soğan, tuz, ekmek; Kör Celal'den rakı şarap nevaleleri aldım, garydere ben,de Adil Ağbi'nin yanına oturdum. Kürüye kürüye bizim Göğüs Yaylanın altına vardık. Grayder çıktı. Yayladan aşağıya yolu kürüye kürüye yol yaptı. Epey uğraştı. Dünya benim oldu. Meşe kuruları çalı çırpı ile bir ateş yaktım, kor oldu. Üstüne tel elek teli koydum, etleri, domatesleri, biberleri, soğanları üzerine attık. Güzel bi ızgara oldu. Yolun şerefine güzelce bi içtik. O sene bizim yaylaya Gurucalılar konmuş. Aleyçiklerden dışarı çıkmadılar! Zarıl zarıl Grayder çalışacak, babam rahmetli olsa iki guzu keserdi... Yayılan guzunun birini yakalayıp keseceğim, parası u da vermek şartıyla. Birini yakaladım. Adil Ağbi, "Gardeş ne yapıyon? Sizin yaylaya senin hatırın için kaçak çıktık, şikayet ederler işimizden oluruz." dedi, bıraktım. Hacı Mustafa, Mahapların Emir geldiler; "Halis, bir de Gölcüğünen sizin yaylanın arasını yapsın." dediler. Ben de "Bi helke yoğurtmu getirdiniz?" dedim... Nevaleyi topladık dönerken Emin Sever'de Alıçlı'da konulu imiş, O da önümüze çıktı. "Şuraya yoldan Alıçlı'nın arasına bi gidiversin" dedi. Ona da Adam çok kırıldı, zarıl zarıl makine çalışırken çıkıpta bi hoş geldiniz demediniz." dedim...
Emirdağına geldik. Yayla lokantasının önüne grayderi durdurdu. O yüksek grayderden sarhoş kafayla taksiden iniyorum zannettim, kendimi bıraktım, sırt üstü düştüm. Hiçbir şey olmadı. Bir işi Allah için yaptınmı Allah seni korur...
Sonradan Adil Ağbi'yi Afyon'a gittiğimde soruşturdum, emekli olmuş. Trafik bürosunun ilerisinde kahvede buldum. Sarmaş dolaş epey sohbet ettik. Öldüyse rahmet diliyorum, Göğüs Yayla yolu Adil Ağbi'nin bize hediyesidir.
Rahmetli Miço Kemal,e bu olayı ,düştüğümü anlattım.Erenoğlu Elhan,a koca laz,ın Süleyman,a davetli gittik.Kiremitten örülmüş ,iki katlı'' camları takılmamış evin birinci katına masayı koydular.Lüküs yanıyo içiyoruz;Bir ara benim ufak tuvaletim geldi,yürüdüm karanlıkta birinci kattan göbeğimin üstüne düştüm ,hiçbirşey olmadı bizi içki içeni Allah korur dedi.
Kürtünde kuzular doğdumu Hıdırellezle birlikte Göğüs yaylaya göçerdik,benim aklımın erdiği zamanları ilk koyun çobanı Yusuf emmi idi,Yumruca derlerdi Arzuhalci Topal Şükrü'nün babası,Hanımına Pıtırdağın Eşe derlerdi,o vefat edince Muratların Haceli Keskin Emmiye kattık,onunla çıkardık
Dişliköyün yukarısından yaylaya.
Yaylada Kuzu çobanımız Balcamlı İbiş emmi vardı ,Aşağıdaki ağıdı söylerdi.Kısaca hikayesini anlatırdı.
Emirdağ'ın Dağ Köyü Balcam,da dağda 5 Arkadaş tipiye tutulur hepsi donarak ölür.Ölenlerden birinin Anası Ağıt yakar.
ALMALIDAN ÇIKTIM GARDA TİPİDE
(Ulaş Kurtuluş Ünlü Derledi) Denetimden geçip TRT repertuarına Emirdağ Ağıdı olarak girdi.
Almalıdan Çıktım Karda Tipide,
Koca çal,a vardık saat ikide ,saat ikide,
Koca Çal diyolar bi böyük Çağal,,
Aman mevlüt ağam birde sen çağar bide sen çağar.
Goca çaldan güney yüze devrildik.
Beşimizde bir araya çevrildik,Anam çevrildik.
Ağ işliğin parım parım parlasın,
Seni duyan ahbabların ağlasın,Vahit ağlasın.
Öğenderesi boğum boğum aşılı,
Tarlasında çift öküzü koşulu ,Anam koşulu.
Aman Vahit aman nerden geliyon,
Düğündenmi geldin boynun poşulu,Başın poşulu..
Bozularda Gara Emine bozular ,
Tipidemi galdı Emlik guzular,Körpe guzular.
***Birde KURTLU DEREDEN bi kuzu çobanımız Eyüp emmi vardı...o söylerdi. (İsmail Çakır Derledi)
Gurtlu dere ,Bolvadin ilçesinin Dişliköy ,ün karşısına düşer ,o dönem köy erkeklerinin hayatı ekip biçeceği arazi olmadığında çobanlıkla geçerdi,çobanlar koyunların yünlerini tahta saplı ,uzun iki adet karşılıklı GIRKLIK bıçağı ile kırparlardı,bu köyden ,Hala ,Dayı çocuğu iki delikanlı beraber köylünün
Koyunlarını güderlermiş,dağda aralarında sebepsiz bilinmeyen bir husumet sonucu ,kavga çıkıyo ve Dayı oğlu ,Halasının oğlunun bu GIRKLIK bıçağı ile boynunu kesip öldürür,Ölenin bacısı ağıt yakar.
Bir anlatıma göre ;
GÖK OSMANIN KADİRİN HİKAYESİ
(Gurtlu derelerde bi guzu meler)
Gök Osmanın Kadir ile Eyvazın Sait arasında 1930lı yıllarda Özburunda yaşanan vahim bir olaydır. Kadir ile Çomak hala,dayı çocuklarıdır. İkiside çobandır. Çomak;
Sait odabaş’ın sürüsünde paralı çobandır. Kadir güçlü kuvvetli tuttuğunu koparan bir yiğittir. Çomak’ın ağası Sait; gözünü karadan esirgemeyen gözü kara delikanlıdır. Olay günü Kadir davarını Değirmendere kışla mevkisindeki ağılından çıkarır,Ormantepe mevkisinden dolanır kurtlu kuyudaki Çeşmeden sürüsünü sulayıp yamaca davradığında, Karşı yamaçta dayıoğlu Çomak ve ağası Sait sürüsü ile görünür. Ve karşıdan Kadir in yamaca davrandığını görünce Çomakla Sait; Kadiri tahrik ederler. Kadirde onlara karşılık verir üçü kavgaya tutuşurlar. Kadir Sait’i kama ile dokuz yerinden bıçaklar. Sait Kadire beni çocuklarıma bağışla der o zaman Kadir Saiti bırakır. Sırtını dönüp yokuşa davrandığında Sait yanındaki Çomak’a koş Eşek’in sırtındaki mavzerimi getir der. Koşup getiren çomak,mavzeri Sait’e verir.
Sait nişan alır mavzerini ateşler tesadüf bu ya kurşun boynuna isabetle kalmaz Kadirin boynunu kopartır.
Derken Sait’le çomak oradan uzaklaşır sır olurlar. Kadir orada ölür. Üç köpeği cesedin başında bekler cesedi korur. Bu arada kadirin davarı kışladaki ağıla çobansız varır bir müddet sonra kaybolan kadiri aramaya koyulsalarda bulamazlar. Kadirin küçük kardeşi Gazi rüyasında Kadirin yerini görür.
Küçük kardeşi rüyadan uyanıp Gazi babasına Agamı rüyamda gördüm baba Kurtlu kuyuda seninle odun için ağaç kütüğü kazdığımız yerde der. Gök Osman çocuğu sırtına alıp tarif ettiği yere varırlar. Kazdıkları çukurda oğlu Kadir yatıyor,kellesi yanda,üç köpeği de başında bulur. Kahrolur. Bir bakıma kazmış olduğu kütük çukuru oğluna yatak olmuştur. Ve Köpekler aç kaldığından olsa gerek,cesedin boynunu yemişler olarak rivayet edilir. Gök Osman köye gelip arkadaşı Hasan Karahanın (Kel Hasan)kağnısıyla Anası,bacısı,eşleri hep birlikte olay yerine varırlar. Olayı duyan köy halkıda gelir. Bu arada jandarmayada haber verirler cenaze jandarma kontrolünden sonra Özburun mezarlığına defnedilir. Mekanı cennet olsun.
O sırada Kadir evlidir. Eşinin biri Aziyeli (Emirdağlı) biri Güdüğün (zele)Zeliha dır. İkisindende çocukları olmuş ama ana karnında ölmüştür. Kadirin arkada nesli kalmamıştır.
GURTLU DERELERDE BİR GUZU MELER
(KADİRİN AĞIDI)
Değirmen deresi bir uzun dere
Yüreğime saldın onunmaz yara
Ararım kadiri mezarın nere
Aman dayım oğlu neyidi suçum
Kellesiz geliyor kınalı koçum
Aman dayım oğlu yaram derindir
Sağ olur karkarsam mevlam kerimdir
Orman tepesini aşırdınızmı
(Kurtlu kuyularda)Kurtluya varmadan şaşırdınızmı
Kelleyi vurmadan düşürdünüzmü
Aman dayım oğlu neyidi suçum
Kellesiz geliyor kınalı koçum
Aman dayım oğlu yaram derindir
Sağ olur karkarsam mevlam kerimdir
(Kurtlu kuyularda ) derelerde çanının sesi
Al kana boyandı kadirin fesi
Köpeğin önünde kafanın tası
Aman dayım oğlu neyidi suçum
Kellesiz geliyor kınalı koçum
Aman dayım oğlu yaram derindir
Sağ olur karkarsam mevlam kerimdir
Kadirin davarı gediği aştı
Karabaş köpeği ardına düştü
Çobansız davara Kurtlar ulaştı
Aman dayım oğlu neyidi suçum
Kellesiz geliyo gınalı koçum.
Aman dayım oğlu yaram derindir ,
Sağ olup kalkarsam mevlam kerimdir.
Kurtlu (Derelerde) kuyularda bir kuzu meler
Kuzunun sedası yüreği (Bağrımı) deler
Bacısı gelmişte kanını yalar
Aman dayım oğlu neyidi suçum
Kellesiz geliyor kınalı koçum
Aman dayım oğlu yaram derindir,
Sağ olur kalkarsam mevlam kerimdir.
İlave 3 kıta Ağıt sözünü ve hikayenin detayını Bolvadin İlçesi/ Özburun Beldesinden
Gazi Çakmak'tan aldım.
Ağıt hikayesi
Kaynak:Nimet Yılmaz Kadir’in yeğeni.
Kurtludereli Kuzu çobanı: Eyüp
Derleyen: GAZİ ÇAKMAK& Halis Erenoğlu
Yöre: Özburun ks/Bolvadin-Afyonkarahisar
Derleyen: GAZİ ÇAKMAK& Halis Erenoğlu
Yöre: Özburun ks/Bolvadin-Afyonkarahisar
Yorumlar
Yorum Gönder